Siz hiç bakır tencerede pişen yemeğin sunduğu lezzet şölenini damağınızda hissetiniz mi ? Ben bu konuda çok şanslıyım. Çocukluğum bakır tencerede pişen birbirinden enfes lezzetlerde yemeklerle geçti .
Karadenizde kız çeyizinin olmazsa olmazı bakır tenceredir. Annem de karadenizli olduğu için boy boy bakır tencereler,tavalar,sahanlar, süzgeç çaydanlık, güğüm ,ve hatta ve hatta bakır mangal çocukluğumu süsleyen en güzel mutfak eşyalarıdır.
Tatilleri anneannemin üç katlı ahşap evinde geçirirdik. Mutfakta ceviz dolaba en büyükten en küçüğe doğru sıralanmış gümüş gibi pırıl pırıl kalaylanmış dövme bakır tencereler, her gün sıralandıkları yerden yapılacak yemeğin cinsine göre alınır ve tertemiz yıkandıktan sonra tekrar aynı düzende yerine konurdu. Bir tek en büyük boy tencere yerinde sabit dururdu. Senede bir aşure ya da incir reçeli yapılırken bu tencereye ihtiyaç duyulurdu. Bu yüzden bu tencere genellikle ekmeklik olarak kullanılırdı. Mis gibi Trabzon somunu her sabah tarihi fırından el yakacak sıcaklıkta alınır ,kahvaltıda tereyağına ve incir reçeline eşlik ederdi.Kalan ekmekler bayatlamasın diye tencerenin içinde muhafaza edilirdi. Ekmeğin üstündeki simiti kıdırdatmak en büyük keyfimizdi. İşte o zaman o kocaman kapak usulca aralanmaya çalışılır ,ama çok ağır olduğu için her seferinde kapak hızla tencerenin üstüne düşerdi.
Kış tatillerinde salonda kuzine yanardı. Bakır çaydanlık güğüm ve bakır tencere de üstünden eksik olmazdı . Genellikle karalahana çorbası tıkırdardı ağır ağır. Ya da bol acılı lahana sarması olurdu tencerede. Fırın kısmına da kabuklu fındık ya da patates yine bakır tepsilerde sürülürdü. Gelen misafirlere ikram etmek için.
Mevsimine göre alınan balıklar bir güzel ayıklanıp yıkandıktan sonra bakır süzgeçe alınıp suyunu süzmesi için bekletilirdi. Sonra kocaman bakır balık tavasında mısır ununa bulanmış balıklar çiçek gibi dizilip az yağda çevrile çevrile pişirilirdi. Tersini çevirmek için tavanın düz kapağı kullanılırdı.
Kulaklı denilen iki tarafı kulplu bakır kapların büyüğünde balık buğulama ,biraz küçüğünde kuymak , en küçüğünde ise kazkaldıran denilen ,imansız peynire yumurta kırılırdı.
Bakır mangala alınan közde dedeme bakır cezvede kahve sürülür, altın yaldızlı porselen fincanda sunulurdu.
Anneannem kış gününde vefat edince o büyük boy tencerede bu sefer un helvası için çıktı ortaya. Bakır mangalda yavaş yavaş saatlerce ezilerek yapıldı. Onsuz onun eli değmeden ,yapıldığından mıdır nedir bir daha aynı lezzeti vermedi hiçbir bakır tencere yemeği.
Annem gelin olurken , bakır tencereler annemin çeyizinde de yer almış . Annem yıllarca kullandı bakır tencerelerini . Ancak kalay sorunu nedeniyle yerlerini önce alüminyum , emaye , çelik ve teflon malzemeyle yapılan mutfak araçlarına bırakmak zorunda kaldı bakırlar ve onunla pişen eşsiz lezzetteki yemekler ,çocukluğumun güzel günlerinde tadı damağımda, enfes kokuları burnumda kaldı.
Şimdilerde evimin baş köşesinde anneannemin hatırasını senede bir aşure için çıkarıyorum . Çocukluk günlerime yeniden döndüğümü hissederek.
Merhaba canım.Ece ablası Tigrisi görürse asla es geçmez.Ama bazen giremiyorum yavrum.Benim küçüklüğüm hem oralı olduğumuz için ve babamın görevi nedeniyle Konya'nın Çumra kazasında ve Uşak'ta geçti.Hemen hemen herşeyi Bakır tencerelerde yaptık,yedik.Lezzeti tartışılmazdı. Bir de annem rahmetli mangalda küp içinde fasulye yapardı.Bunları hiç unutmam.Teknoloji bizi çok çeşitli denenmemiş maddelerden yapılmış pişirme kaplarıyla tanıştırdı.Benim de üç tane bakır tavam var.Ancak yumurta keyfi yapıyoruz.Güzel bir konu.Sevgiler yavrum.Ece ablan:)
YanıtlaSilCanım Ece ablacım varlığını bilmek beni çok mutlu ediyor. Malesef ki herşeyin güzelliği geçmişte kaldı , değerlerimizle beraber herşeyimiz bir bir elden gidiyor
SilGerçekten de kalay sorunu nedeniyle yerini diğer tencerelere bıraktı ama eski lezzetleri de sadece bunlar taşıyormuş gibi...
YanıtlaSilEski lezzetler bakır tencerelerde kaldı . Artık hiçbir şey doğal lezzetinde değil ki
SilMasal tadında çok güzel anlatmışsınız. Eski büyük evlerde pişen lezzetli yemekler hep bakır tencerelerde pişerdi. Aşureyi biz de büyük bakır tencerede pişirirdik. Yaylada hala bakır sahanlar kullanırım. Görüntüleri de nasıl güzeldir.
YanıtlaSilAma en olumsuz yanı, eski bakırcı ustaları bile kalmadı artık. İstenen biçimde kalay yapamıyorlar.
Sevgiyle...
Teşekkür ederim . Maalesef ne bakırcı ustası ne de kalaycı ıstaları kaldı. Bulduğunuz da tencere takımı fiyatına kalay yapar olmuş
SilNe güzel anlatmissiniz. Ben de çok sükür o lezzete yetisenlerdenim.
YanıtlaSilNe güzel siz de benim gibi şanslılardansınız
SilBiri bakır kapta kuymak mı dedi? :) Beni eskilere götüren bu yazı için minnettarım :)
YanıtlaSilNe varsa eskilerde var :))
SilBen de Karadeniz'liyim tigrisciğim, babam Göreleli...rahmetli annemin evindeyken çocukken tencereler hep bakırdı, hatta kalaycılar olurdu kalaylardı :)))ama şu an hiç bakır tencerem yok. Keşke saklasaydık...:)
YanıtlaSilCanım ne güzel aynı toprakların ekmeğini yemişiz ;)))
SilGece gece canımızı istettin :)
YanıtlaSilHahahaha ne istedi canın :))
SilNe güzel insanı alıp götüren bir yazı olmuş. Eşyalar sevdiklerimizle özdeşleşir o yüzden unutulmaz olur. Gelecek nesil hiç bilemeyecek bakır Tencereleri
YanıtlaSilMalesef ki bilemeyecekler
SilBen de mutfağımda bir rafa dizdim bakır tencere, sahan, maşrapa... ne varsa.
YanıtlaSilÇok şey anlatıyorlar.
Harikasınız :)))
SilBiz burada özel günlerde bakırlar içinde yapılırdı. Bizde yerdik bizde de var iki tane bakır kazan bir köşede bekliyor.
YanıtlaSilOnlar da kaderine terkedilmiş desenize :((
SilZamanı geçmiş değerli eşyalarımızın kıymetini bilmemiz gerektiğini düşünüyorum bende, bu şekilde kalan eşyalarınız olduğu için şanslısınız , ne güzel..Anneannelerin benim için yeri çok özeldir, anneanneniz nur içinde yatsın..
YanıtlaSilKesinlikle çok şanslıyım. Eskilerden kalanlara gözüm gibi bakıyorum. ;))
SilEskiyi hep özlemle anıyoruz. Lezzetin sırları o tahta kaşıklarda, kalaylanmış bakır tencerelerdeydi..Doğaldı her şey, insanlar da daha doğaldı, sahte değildi. Şimdi dışımız alabildiğine yaldızlı, içimizse boz-bulanık!. Bu güzel yazı için emeğinize sağlık. Esenlikle..
YanıtlaSilKısa bir süre önce benzer bir yazıyı kaleme almıştım ben de..
bakmak isterseniz aşağıdaki linkte..
( http://izlerveyansimalar.blogspot.com.tr/2016/01/lezzetin-srr.html )
Maalesef ki sahte dünyanın sahteleşmiş duygularına sahip sahte insanları olduk :((
SilYazınızı büyük bir keyifle okuyacağım
Ne güzel anlatmışsınız, bakıra eski eşyalara düskun biriyim ve bu resmi gorunce annemin süt cevirme makinesi geldi aklıma:) yeni nesil tencere tavalar güzel de en güzelleri otantik olanlar eskiler :) kaleminize sağlık takibe aldım bloğunuzu...
YanıtlaSilNe varsa eskilerde var ;))
SilNe güzel anlatmışsınız. Bizim koy evimizde bolca var onlardan. İçinde yatılıp uyunacak kazanlar bile var. Bir dönem köye gelip topladilar satın aldilar. Millette sattı bakirlarini...
YanıtlaSilYazık ki ne yazık üç kuruşa anılarımızı sattık hep. Yerine tadsız tuzsuz demir parçalarını koyduk
SilNe güzel anlatmışsınız, bakır tencereler çocukluğumda kaldı, bakır taslar, sahanlar. Hele de en lezzetlisi bakır tencerede pişen pilav! işte o lezzeti bulamıyorum artık... Şimdi sadece babannemden kalan bakır bir tabak süs olarak duruyor evin bir köşesinde.
YanıtlaSilAh ah , ne yemeklerin ne de yaşanan günlerin tadı kaldı.
SilBakırların içini annem kalaylatıyordu diye hatırlıyorum.Görsel de yazı da süper olmuş :)
YanıtlaSilEvet şekercim bakırlar kalaylatılmazsa zehirler insanı. Teşekkürederim
Sil