29 Şubat 2016 Pazartesi

Bir avuç kalp


Bir sürpriz insanı ne kadar mutlu eder bilir misiniz,hele de minik ellerin sevgisini ve yüreğini katarak hazırladığı kalpte anlamını bulur.
 Şubat ayında doğum günüm vardı. Sınıfta minik meleklerimle kutlama yapmış çok keyifli zaman geçirmiştik. Minik meleklerimdn Ece'nin annesi sevgili Cansu , ki o da bizim öğrencimizdi,beni evine davet etti. Anneannesi, Ece ve Ece'nin annesi Cansu küçük ama bir o kadar da sıcak ve samimi evlerinin kapılarını bana açmaktan çok mutlu oldular.Hayata tutunmanın ve güçlü kalmanın örneğini sergileyen anne, kız ve torun herşeye rağmen mutlu olmanın ve şükretmenin en güzel örneği olarak hafızamda yer alacak. Ece'nin sevincini anlatmaya kelime yetmez. Nasıl da kıpır kıpır, nasıl da heyecanlı. Eve gelir gelmez " öğretmenim sana bir süpriz yaptım" dedi. Ve kalp şeklinde kendi elleriyle hazırladığı poğaçayı minik avucunda sundu bana. Duygularımı anlatacak kelimeler o kalpte saklandı.
  Sonrasında yine pembe kalpten bir yaş pasta ile çıktı karşıma. Birlikte üfledik mumlarımızı. Anneannesi Çiğdem Hanım'ın  kendi elleriyle ördüğü kırmızı patiklerim hep içimi ısıtacak.
   Taşıdığın minik yürek nasıl da güzeldir, meleğim. Gözlerindeki  parıltıyı ,heyecanı yıllar geçse de unutmayacağım. Hele hele bana sunduğun o  sevgilerin en temiziyle dolu kalp.... 


28 Şubat 2016 Pazar

Nostaljik Pazartesi: 12 Bir Kutu Safranbolu

 Nostaljik Pazartesi yazım için eski yazılarım bir karıştırayım bakalım ne bulurum derken. Geçen sene bu günlerde kaleme aldığım yazımı paylaşayım dedim. Tam da bahar gelirken, O yıllara olan özlemim sarı, mor çiğdemler gibi karların altından yüzünü gösterirken, bu yazı bana hem iyi geldi hem de kötü. Nasıl da burnumda tüter oldu. Ilgaz'ın kışı, sonbaharı, ilkbaharı başka güzeldir. Usta bir ressamın fırçasından çıkmış başka bir resim gibidir, her mevsimi. Havasına, suyuna,özü bozulmamış insanına,binlerce selam olsun Kastamonum sana .
       
       
Mesleğimin ilk dört yılı Kastamonu'da geçti . Dolu dolu dört yıl. Özü bozulmamış bir Anadolu Kasabasıdır Kastamonu . İnsanı size kucak açar , büyük değer verir.Uzun  yıllar geçmiş olmasına rağmen  oradaki dostlarımla hala görüşürüz . Kastamonu'da yaşadığım sıralarda birçok ilçesi ve yakın şehirleri dostlarım sayesinde görme fırsatım oldu. Safranbolu ile tanışmam da böyle bir gezi sayesinde olmuştu.Tarihi konakları el değmemiş dokusuyla bambaşka bir zamanın kapısından içeri giriyormuşum hissine kapılmıştım. Tabiki yöresel lezzetleri.Bunlardan  en meşhuru  gittiğimde mutlaka o tadın keyfine yeniden varmak istediğim  çifte kavrulmuş lokumu. Geçenlerde bir tanıdık Safranbolu'ya gideceğini söyleyince , gezip görecekleri yerleri bir bir söyledim Ve tabiki lokumdan da bahsettim. Gelirken bana bir kutu "Safranbolu " getirmiş. Tarifsiz duygular içinde , bir lokum tanesinin  damağımdaki lezzeti , burnumu sızlatan raihasına karışmış anılar,  bir bir saklandıkları yerlerinden çıktılar.Sade kahvemin en yakın sırdaşı olarak beni anılarımın yolculuğunda , yüzümde beliren buruk bir tebessümle ,yalnız bırakmadılar.

Kişisel Blog Yazarları Ne Düşünüyor.. Mim

    SevgiliAnne Güncesi ,  blogger arkadaşımız 1 delinin günlükleri' nin başlattığı mim etkinliğine  katılmış ve beni de etkinliğine dahil etmiş. Sağolsun var olsun. Seviyorum mimleri ve siz blog dostlarımı. Lafı uzatmadan başlayalım bakalım. Kalemim neler söyleyecek.
Önce mimlediğim dostlarımı liste başına yazayım
Kestane Fiyonk
Dreamland
Bi poşet kitap
İstanbul Hanımefendisi
KurabiyeciMiss
Kağıt salıncak


   1-Yakın çevrenizdeki insanlara bloğunuzdan söz ediyor musunuz?
   Zaman zaman söz ettiğim oluyor. Açıkçası çok ilgi gösterdiklerini söyleyemem. Ayıp olmasın diye bir iki yazımı okuyorlar. Hatta öyle ki meraklı bir kaç tip bütün yayınlarımı takip ediyor ama bilmemezlikten geliyor. 
  2- Neden  blog yazıyorsunuz ?
   2013 yılının 1 Ocağında  bir anda karar verip, " neden benim de bir bloğum olmasın" diye başlamıştım. İlk olarak öğrencilerimle geçirdiğimiz günler dair " Minik meleklerim - sınıfımın güncesi" adlı bloğumda amacım, velilerime ve öğrencilerime günlük tadında yazılarla ve resimlerle süslenmiş bir blog oluşturmaktı. Ancak işin iç yüzü hiç de öyle olmadı, olamadı. Bizim toplumumuz daha böyle bir şeye hazır değilmiş onu anladım. Velilerden yeterli ilgiyi görmediğim gibi, bir de blogdaki resimlere yazılara müdahale etmeye kalkıştılar. Ben bir kere bloğun tadını almıştım, kapatmaya gönlüm razı değildi. Yine ani bir kararla bloğumun temasını değiştirerek yoluma "Cafe Tigris- Hayatımın Güncesi" olarak devam ettim.
   İyiki de değiştirmişim. Bu sayede yazmanın ve fotograflarla özgünleştirdiğim yayınlarımın bana büyük keyif verdiğini farkettim. Ve tabiki bir sürü blogger dostum oldu.
   3- İlk yazınız ile son yazınız arasında nasıl bir fark var?
 Her geçen gün kendimi daha bir geliştirdiğimi hissediyorum. Sadece yazı değil küçük şiirlerle de yazılarımı destekler oldum.
  4- Blog yazmak normal yaşantınıza ne kattı?
  Yazmak ve yazdıklarımı birileriyle paylaşmak çok keyifli bir süreç. Hele de yorumları merakla bekleme süresi beni her seferinde heyecanlandırıyor. Sayfayı güncellediğimde o kırmızı yazıya bayılıyorum"denetlemeyi bekleyen..yorum var" Görünce vallahi çocuklar gibi seviniyorum.Yazılarımla  ilgilenen bir kaç dostum, çevrelerinde duydukları yarışmalara katılmam için  beni haberdr edip,ısrarda bulunuyorlar .
  Nostaljik yazılarım sayesinde eski yıllara doğru çıktığım yolculuğu kitap haline getirmek düşüncesindeyim.
  5- Yakın arkadaşlarınıza blog yazmalarını önerir misiniz?
  Öneriyorum da, hem  buradaki dostlarımı anlattıkça bana özeniyorlar hem de "bu iş bize göre değil "diye vaz geçiyorlar.
  6- Hangi kaynaklardan ilham alıyorsunuz?
  Doğrusunu isterseniz, küçük bir ayrıntı bir anda beynimde ışıklar yakıyor. Bazen bir kelime bazen bir obje, bazen bir fotograftaki küçük bir ayrıntı. Ha bu arada yüzüstü uzanıp yazılarımı yazıyorum ve çok güzel fikirler o anda aklıma geliyor.
  7- Diğer blog sahipleri ile iyi iletişim kuruyor musunuz? 
  Bu soruyu blog dostlarıma sormak gerekir. Bana göre ben iletişim kuruyorum ve sevildiğimi de hissediyorum. Buradaki belli seviyede dostlarımın olması gerçekten çok keyifli. Onlarla bir şeyler paylaşmak beni çok mutlu ediyor. Bütün dostlarıma sevgilerimi gönderiyorum.
  8- Şikayetçi olduğunuz konular var mı? 
  Zaman zaman karşılaştığım canımı sıkan durumlar olmuyor değil. Mesela biri gelip bloğumun takipçisi oluyor. Kimdir nedir diye aradığım çok oluyor. Halbuki yorum yazsa, bloğunun linkini yoruma eklese ben de ziyaretine giderim.
  Ya da şimdiki mim etkinliğinde olduğu gibi, kimi mimlesem diye çok düşünüyorum. Sonunda belli bir karar verip arkadaşları mimliyorum. Mimlenen bazı arkadaşlar geri dönüş yapmıyorlar. Ya da mimlenmeyen bir arkadaş niye mimlenmedim diye kırılabiliyor. Kimseyi kırmak üzmek istemiyorum. 
  İnanın kırılan kişiden çok ben üzülüyorum. 
   Evet yine keyifli bir mim oldu. Bütün blogger dostlarıma selam olsun. Sevgiyle....


   

27 Şubat 2016 Cumartesi

Minik Toka

Ben ilkokul sıralarındayken siyah önlük ve beyaz yakanın o asaleti ve sınıf farkını kaldıran bir örnek güzelliği vardı. Sonra mavi önlük çıktı. Nedense hiç ısınamadım maviye. Siyah daha bir başkaydı. Tıpkı karatahtanın yerini beyaza bırakması gibi. Hele ki şimdilerde her renk okul forması mevcut . Bir renk karmaşası güya renkli olmak adına yapılan ama gözü yormaktan öteye geçmeyen zevksizliklerden  bir tanesi daha.
    Şimdi "nerden çıktı bu önlük " diyebilirsiniz.Beni  bugün okul yıllarına götüren küçük bir tokanın yaptıklarına bir bakın hele.
   Her sabah annemizin misler gibi yıkadığı önlük giyilir , bembeyaz kolalı yaka takılır . Önlüğün cebine bir de mendil kondu mu tamamdır. Sıra saçlardadır. Çayın  demiyle ıslatılır, özenle taranır. Sonra sıkıca iki örük yapılır ve beyaz kurdele takılır. İşte şimdi tamamdır. "Allah zihin açıklığı versin, dikkatli git, yoldan geçerken sağa sola bakmayı unutma" diye tembihte bulunmayı ihmal etmeden arkamdan annemin dualarıyla koyulurdum yola.
  Saçlar ya çok kısa "alagarson"(halk dilinde aligarson) kestirilir, ya da genellikle iki örük yapılırdı. Benim soğuk memleket şartlarında sobalı evde yaşamanın dezavantajıyla hep kısacık kesilmişti saçlarım. Yaza doğru uzatırdım. O zaman işte kurdele ve tokalar takardı annem. Önlüğümüze uygun arap kızı tokalar modaydı o zamanlar.  Hani siyah renkte gözleri beyaza ağzı kırmızıya boyanmış bir arap kızı başı şeklinde siyah ince lastikle kancalarından tutturulan. Bilmem hatırlar mısınız? Benim de vardı ama bir de bugün gözüm gibi sakladığım bu minik tokam vardı. Üzerinde beyaz bir kuş olan  kahverengi tokamın maalesef kuşu kırıldı. Bunu annem gezmeye giderken takardı. O yüzden bana
hep güzel şeyleri hatırlatır bu minicik güzellik.
  Bu minik toka ,kabul günleri demekti. Alüminyum pasta tenceresinde pişmiş sünger gibi kek, kısır , poğaça,açık çay demekti.
   Babamın yatılı okul müdürü olması nedeniyle , öğrencilerinin hazırladıkları tanışma , veda geceleri demekti. Tıpkı hababam sınıfında olduğu gibi.
   Yılbaşı demekti , çocukluğumun en güzel,en saf, en temiz duyguları demekti.
   Velhasılı güzel günlerimin temsilcisi olarak duruyor anılarımın baş köşesindeki yerinde. Arada bir çıkarıp seviyorum, o günlere özlem duydukça. Şimdiki zaman tadımı kaçırdıkça.

26 Şubat 2016 Cuma

Gel Artık




ötesi yoktur sevmelerin ,
ötesi yoktur ki ... 
Sensizliğin vurmuş  sen diye ,
aynadaki aksine.
Gel artık , gel 
meçhul zamanlardaki sevgili ...
Tigris

24 Şubat 2016 Çarşamba

Şehit Bacı


O da diğer Anadolu kadınları gibi 16 yaşında, daha çocuk denilecek yaşta, Seydiler'in Satı köyünden bir erkekle dünya evine girmişti. Bahtsızlık yakasını bir türlü bırakmıyordu. Kınası solmadan eri savaşmak için cepheye çağrılmış 6 ay sonra da Çanakkale'den ölüm tezkeresi gelmişti. Köy yerinde dul olmak ayıplanacak, tehlikeli bir durumdu. Onu  zaman kaybetmeden asker gazisi olan Topal Yusuf'la evlendirdiler.
   Üç yıl sonra da dünyalar güzeli bebeği Elif'i kucağına aldı. Çalışkandı her işe koşardı. Kocasının bir köşede oturmak zorunda olması, onun erkek işini de yapması için en büyük nedendi. Elif'e fazlasıyla yeten sütü onun yetim bebelerin süt anası da yapmıştı. Zor günlerdi. İnsanlar yoksuldu, savaş kapıdaydı.
   Bir akşam üstü köyde tellal bağırdı." Ey ahali duyduk duymadık demeyin, her haneden bir kağnı İnebolu'ya yük taşımak üzere gidecektir." Tellal ısrarla bağırıyordu. Bu işte bir gariplik vardı. Demek ki olağan üstü bir durum vardı.
   1921 yılının son günleriydi, kara kış elinden geleni yapmış bütün yolları kapatmıştı. Topal Yusuf'un yerine  kendi koştu öküzlerini kağnısına. Elif'ini de bağladı sırtına. İnebolu'ya doğru çıktı yola. Mustafa Kemal Paşa " Gözüm cephede kulağım İnebolu'da" diyordu. İnebolu limanında kağnılar sıralanmış, cephaneler yükleniyordu. O da aldı yükünü Bismillah'la koyuldu yola. Kar şiddetini artırmış geçit vermiyordu, karla karışmış çamurlu yollar. Baktı ki top mermileri ıslanacak, yavrusunu sırtından indirdi, top mermilerinin içinde yer yaptı. Tek örtüsü olan yün yorganını bebesinin ve mermilerin üzerine örttü.
   Kara öküz yorgundu, cılızdı, hastaydı. Zaten buraya kadar da Sarı öküz getirmişti kağnıyı.  Kağnıdan indi, bir yandan dualar edip bir yandan da kara öküzün başını okşuyor yalvarıyordu. " Kulun köpeğin olayım hadi kara öküz, cepheye, zamanında yetişmek gerek." Kara öküz biraz ayaklanıyorsa biraz sonra yine yıkılıyordu. Kar durmuş ama soğuk iyiden iyiye bastırmıştı. Elif uyuyordu. O uyanmadan Kastamonu'ya varabilse gerisi Allah kerim'di.
   Soğuğun etkisini yavaş yavaş vücudunda hissediyor elleri ayakları uyuşuyordu.Elif uyuyordu. Kastamonu'ya kadar uyusaydı bari. Gittikçe uzaklaşan kağnı gıcırtıları belli belirsiz duyuluyordu. Elif'i uyanmış çığlık çığlığa ağlıyordu. Ama  anası taş kesilmiş kağnı üzerine kapaklanmıştı .
   Kastamonu kışlası yakınlarındaki kimsesiz kağnıyı farkeden görevliler yanına yaklaştıklarında acıklı manzarayla karşılaştılar. Kağnı üzerinde kapaklanmış kalmış bu genç kadını kaldırdıklarında , boğuk bir ağlama sesi duydular. Yorganın arasından açlıktan ve ağlamaktan bitkin düşmüş  Elif'i bulup çıkardılar.
   Top mermilerini ve bebesini korumak için kendini feda eden bu Anadolu Kadını Şerife Bacı'dan başkası değildi.
   Türk Milleti ona olan minnettarlığını göstermek için Kastamonu'da adını okullarda, cadde ve sokaklarda yaşatmaya devam ediyor. Bir gün yolunuz Kastamonu'ya düşerse valilik önünde sizi önce  Şehit Şerife  Bacı  selamlar. Bu ülkenin öyle kolay kolay alınmadığını , bugünler için canını hiç korkmadan feda ettiğini haykırırcasına.
   Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın "Mustafa Kemal'in Kağnısı" Şehit Bacı'nın kağnısıdır bilesiniz.

23 Şubat 2016 Salı

HAFTANIN BLOĞU: Ece Evren



Nasıl da çabuk geçti bir hafta. Ee bugün bloğumun başka bir konuğu var. Bir haftalığına bana yatıya gelecek . Hoş gelmiş sefalar getirmiş. Başımın üstünde her zaman yeri var. Kim mi , tabiki Ece Evren . Canım Ece Ablacığım. Gönülden bağlı olduğum , sesini duymadan kalbine aşık olduğum güzel insan. Onu tanımayan ve sevmeyen yok ki. Hatta bazen kıskanıyorum laf aramızda. Tanımayanlar da lütfen artık bloğuna ziyarete gidip ablamızın güzel dileklerinden, nasiplerine düşeni alsınlar. Ece Evren

22 Şubat 2016 Pazartesi

Nostaljik Pazartesi: 11 Kalp Kırmak

 Çok değil üç beş ay önce kaleme almıştım bu yazımı. Ama nedense çevremde kalp kıranların çokluğundan mıdır nedir, tekrar yayınlama ihtiyacı duydum.

Gün geçmiyor ki ki bilim adamları , beyine dair yeni bir araştırma sonucu ortaya çıkarmasınlar. Geçenlerde okuduğum ;  beyinin, kalp kırılmasını fiziksel acı olarak algılamasından  bahseden yazı çok ilgimi çekti.Yani ayağımızın kırılması ile kalbimizin kırılması beyinde aynı etkiyi yaratıyormuş. Söylenen kötü bir sözün ,hakaretin yıllarca içimizden çıkmaması , insanı ölmekten beter etmesi de sanırım bu yüzden.Bununla ilgili , çok sevdiğim bir dostumun uzun yıllar önce bana anlattığı ve aklımın köşesinde hep yer eden , zaman zaman benim de anlatmayı sevdiğim hikaye ,bunu doğrular nitelikte yüzümde tebessüm oluşturdu.  Bir gün Ormanlar kralı aslanı avcılar yaralamış ve yerde  acılar içinde yatmaktadır. O sırada oradan geçen tilki aslanı görür ve fırsatı kaçırmadan hemen aslana lafını söyler. " Ne o aslan kardeş nedir bu halin, sabah benim yavrular avlanmaya çıkmıştı onlar mı seni bu hale getirdi?" Bu söz aslanın çok gücüne gider. Herkesin korktuğu ürktüğü aslanın bu hali gerçekten kötüdür. Tilkiye döner ve " eh kurnaz tilki, beni avcılar yaraladı , bu yarayla ölmem ama işte bu sözün beni öldürdü " der. Bazen ne dediğini bilmez insanların patavatsızlıkları öyle hal alır ki dövmekten beter eder insanı. "Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmağa geldim "  dizelerinin sahibi gönül zengini  Aşık Yunus bir caminin önünde oturup dinlenmekteymiş.Cemaat camiden çıktığında kapıya doğru yönelmiş.İçerinden biri kapının önünde oturan Yunus'a hiddetle çekil yolumun üstünden diye bağırmış. Yunus Emre'nin cevabı çok manidardır "Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil. Yetmişiki millet dahi elin yüzün yumaz değil" sözü kalp kırmanın İnsanlara verdiği zararın büyüklüğünü en iyi anlatır niteliktedir. Son günlerde yaşadığımız , tahammül sınırlarını aşan olaylar ve  insanlara inat ,birlik ve kardeşlik içinde kimsenin kimseyi üzmediği , güzel insanların  sevgiyle yoğurduğu bir hayatın içinde olmanız dileğiyle , kalp kırmayın beyefendiler , kalp kırmayın hanımefendiler.

21 Şubat 2016 Pazar

Kahve altı şiirleri -5

 
Düşüncelerin tutsaklığında,
İçilen kahve 
Hep acıdır. 
             Tigris

19 Şubat 2016 Cuma

Yeni Yıldan Beklentilerim: Mim

Bu mimi bir kaç gün önce cevaplamıştım. Yayınlayıp yayınlamamakta çok tereddüt ettim . İki gündür zihnimi toparlıyamıyorum . Ülkemin hali beni çok üzüyor. Her doğan günden yine de ümitliyim . Umarım ki kötü günler geçecek , umarım ki artık canlarımız yitip gitmeyecek . Umarım ki güzel günler geri gelecek .


Evet blog dostlarım mim görevlerim tüm hızıyla devam ediyor. Bu sefer de sevgili Gökçe Bağtır  ( blogluYORUM) mimlemiş. Ne de iyi etmiş. 2016 yılına dair beklentilerimi konu alan mim etkinliğinin soruları pek bi hoşuma gitti.  Lafı uzatmadan sorulara geçeyim de orda anlatayım bakalım yeni yıldan neler bekliyormuşum

1- 2016 yılında daha çok yapmayı istediğin şeyler nelerdir?

   2015 yılının son ayları hastalıklarla geçtiği için , 2016 yılında  zorunlu olarak en çok yapmam gereken şeyler beslenmeme ve sağlığıma daha fazla önem göstermektir. Sağlık olmadan ne yaparsanız yapın hiçbir şeyin anlamı yok.
  Ve tabiki kendime çok fazla zaman ayırıp her anın daha bir keyfine varabilmek.
   Daha çok gülümsemek, daha çok hediye  vermek.

2- 2016 yılında daha az yapmak istediğin , hatta yapmayı bırakmak istediğin şeyler neler?

   Beni üzen insanlara , gözünün yaşına bakmadan artık yol vermek. Geçmişi geçmişte bırakmak .

3- 2016 yılında ziyaret etmek istediğin yerler nereler?

   Her sene tatilde şuraya gideceğim diye bir plan yapmam. Yapmayınca da çok gezerim . Bakalım bu sene nereleri görceğim. Bana da sürpriz olsun. Ama illaki bir yer diyorsanız, Antalya'dan yana şansımı kullanırım. Üniversiteden çok sevdiğim canım arkadaşımı görmek için fırsat kolluyorum.
   Kış tatilimde  Almanya'ya gidecektim olmadı belki yaza gideceğim kimbilir?

4- 2016 yılında başarmak istediğin şeyler neler?

  Son dönemlerde tek tutkum bloğum ve yazmak olduğu için , belki bir kitap çıkarmak için daha fazla çalışacağım. Başaracağıma da inanıyorum. Gerçi yıl olarak sınırlama yapmak istemiyorum. Ama 2016 neden olmasın .

5- 2016 yılında öğrenmek istediğin yeni yetenekler neler?

   Kırkından sonra da saz çalınmaz ki a canım .

6- 2016 yılında geliştirmek istediğin şeyler neler?

   Bir insanın her günü aynıysa o günü yaşamamış saysın. Her gün yeni bir şey öğrenmek ve öğrenmek.

7- 2016 yılında kaç kitap okumayı düşünüyorsun?

  Kaç kitaptan önemlisi , bana yararı olacak hangi kitapları okuyacağım. Bakalım hangi kitaplar olacak hayatıma katacağım.

8- 2016 yılnda başlamak istediğin bir şeyler var mı?

   "Sil baştan başlamak gerek bazen" Diyor ya şarkıda ben de sil baştan başladığımı düşünüyorum 2016' ya geçmişi geçmişte bırakıp , kötülükleri ,kötü insanları unutup büyük umutlarla başladım ki zaten .

9- 2016 yılı için ne kadar heyecanlısın, iyişeyler olacağını düşünüyor musun?

   Yeni yıla girerken 2016 yılı benim yılım olacak demiştim. Evet inanıyorum ki unutulmaz bir yıl olacak. Sayıların gücüne inanıyorum. Hayatım 6 ve 16 ' larla dolu olduğu için bu yıl bana çok uğurlu gelecek.

10- 2015 yılından farklı olmasını istediğin şeyler neler?

   Artık nüfus cüzdanımın ve soyadımın yerinin değişmesi. Geçmişle değil gleceğin güzel günleriyle kafamın meşgul olması . Hatta evimin de değişmesi gerek.

Kısaca cevap vermeye çalıştım. 2016 benim yılım , bana sürprizleriyle geldi . Umuyorum ki en güzel şeyleri bu yıl ve sonrasında yaşayacağım.

Gelelim mimlediğim dostlarıma
Abdullah Tığ
Şenay Arpacıoğlu
Havan Topu
Emel Tüylü
Gülşah Kınay
Zehra Ertuğru






18 Şubat 2016 Perşembe

Sözlerim Tükendi.....

 
 Banane hangi ruju kullandığınızdan , banane bu akşam hangi yemeği pişireceğinizden banane, hangi kitabı okuduğunuzdan. Banane , banane işte." Bugün de ölmedik " diye diye daha ne kadar ölüp ölüp dirileceğiz. Daha kaç canımız gidecek." Sıra bize ne zaman gelecek" diye mi bekleyeceğiz bir şeylerin değişmesini. Hani nerde kefenleriyle yola dökülenler, söze gelince mangalda kül bırakmayanlar? , Vatan millet sakarya nidaları klavyenin tuşlarından ibaretmiş meğer." Siyah bir resim paylaşırım sosyal medya hesabımdan terörü de lanetledim mi tamamdır" dan  öteye geçmeyen  sözde duyarlılığınız ,yerin dibine batsın.. Nedir bu aldırmazlığınız , nedir bu vurdum duymazlığınız. Dün Ankara'ysa  bugün İstanbul ya da yaşadığınız yer olur unutmayın. Ateş düştüğü zaman mı içiniz acıyacak? Nerde kaldı gücümüzü aldığımız asil kan , nerde bir yürek insanımız ? Nedir bu  Flash tv kafası. Yükseklerden " Çok güzel uyuyordunuz uyandırmaya kıyamadım "bakışlarını üzerinizde ne zaman hissedeceksiniz?
   Sözlerim tükendi, içim yanıyor her gidenin ardından 

17 Şubat 2016 Çarşamba

YAYIN EVLERİ : Mim

   Her gün bir blog dostumun sayfasında adımı görmek beni tarif edilemez derecede mutlu ediyor. Bu yüzden  de mim görevlerine yetişemez oldum. Sırayla görevlerimi yapmaya çalışacağım. Hepinize kucak dolusu sevgiler.
   Hemen herkesin yaptığı yayın evleri miminde canım BERİKA' cım da pası bana atmış. Kendisine çok teşekkür ederim.
  Gelelim sorulara :
   


1- En sevdiğiniz yayın evi hangisi?

Şöyle bir kitaplıklarıma göz gezdirdim. Okuldaki, annemlerdeki, kendi evimdeki. Beğendiğim kitapları ya da methini duyduğum kitapları aldığım için yayın evine dikkat etmemiştim. Baktım ki YKY ( Yapı Kredi Yayınları) 'nin kitaplarının ağırlıkta olduğunu fark ettim. Gerek çocuk kitapları açısından gerekse , sanat kültür kitapları açısından geniş bir yelpazeye sahip yayın evi. Özellikle branşım gereği çocuk kitaplarını çokça aldığım, gerek konusu gerekse resimleri ile çocukların da severek ve büyük bir ilgiyle karşıladıkları YKY 'nin kitapları, okul kitaplığımın vaz geçilmezlerinden.

2- Bu yayın evinden aldığınız bir kitabı kısaca yorumlayın.

Bütün çocuklu evlerin baş ucu kitabı olacağını düşündüğüm için, çocukların doğum günlerinde hediye tercihimi hep bu kitaptan yana kullandığım " Her Güne Bir Masal " kitabı. Adından da anlaşılacağı üzere içinde 365 tane masalın yer aldığı kitapta , bilindik masalların yanında  , mevsimlere hatta aylara göre belirlenmiş masalların yer alması çocukların çok ilgisini çekiyor. Her masalın hangi ülkeye ait olduğu da belirtilmiş.Ara ara konuyla ilgili çizilmiş ve renklendirilmiş resimlerle kitap daha cazip hale getirilmiş. Sadece çocuklar için değil biz büyüklerinde masalların  düş deryasına dalmamızı sağlayan bir çeşit terapi gibi her gün bir tane okunmasını şiddetle tavsiye ederim.

3- Bu yayın evinden okuduğunuz kitaptan söz yazın.

" Gökyüzüne uzanan bezelyeye tırmanan dede acaba tepede ne görüyor? Tavşanlar neden yazın beyaz,kışın gri kürk giyiyorlar? Denizin suyu neden tuzlu? Eskimolar Gökyüzündeki ayı yakalamaya kalkınca neler oluyor? Köylü genci şişman kralı nasıl zayıflatıyor?"

4- Yazarın başka okuduğunuz ve önerdiğiniz bir kitabı var mı?

Bu serinin diğer kitabı olan ,
 Her güne bir ninni : ülkemizin her yöresinden seçilmiş, unutulmaya yüz tutmuş  ninnilerimzin  toplandığı kitap yine çok güzel çizimlerle süslenmiş. Kitabın bir de Cd'si var. İçinde 16 tane güzel ninninin yer aldığı Cd' kitaba güç katmış.

5- Yayın evinden kitap çıkartsanız ve tutmazsa ne hissedersiniz?

Önce bir hayal kırıklığı yaşardım. Sonrasında toparlanıp , nerede hata yaptığımı düşünüp , bundan sonraki deneyimde nerelere önem vermem gerektiği konusunda araştırma yapardım.

6- Bu yayın evinden almak istediğiniz kitap hangisi ?

Yaşar Kemal'in İnce Memed (özel baskı dört kitap bir arada) kitaplığımda görmek istediğim baş yapıtlardan birisi.


keyifli bir mimdi , kimler yapmadı bilemiyorum ve bu mimi yapmak isteyenler mimlendiniz haberiniz olsun .






16 Şubat 2016 Salı

HAFTANIN BLOĞU : RENKLİ PASTA SEPETİ

 
    Yeni hafta yeni bir mim hatta ve hatta yeni bir etkinlik. Sevgili Dağınık Anne nin başlattığı mim blogger dayanışmasına bir başka örnek. Seçtiğimiz blog bir hafta boyunca öne çıkan yayınlar kısmında yer alacak. Bu etkinliğin en güzel yanlarından birisi belli bir süresinin olmaması her hafta  belirlediğiniz  bir blogu seçmek. Ben çok sevdim. Umarım sizlerin de desteğiyle etkinlik ses getirir.
   Ben böyle güzel bir etkinliğe , blog dünyasına açılırken bana çok uğurlu gelen sevgili RENKLİ PASTA SEPETİ ( uğurumla ) başlamak istiyorum. Onunla gönül bağımızın çok eskilere dayandığını hissediyorum.
   Adından da anlaşılacağı üzere bir yemek bloğu sahibesi olan Nahide Zerayak , dünya tatlısı bir anne. Yemeklerinin ve arasıra verdiği faydalı bilgilerinin hayranıyım. Bazen çocuklarını kıskanmıyor değilim. ( Bu arada üç tane güzel evladın sahibi.)Böyle güzel anneleri olduğu için. Bir gün o yemeklerden tatma fırsatım olacak buna inanıyorum. Adana'da yaşadığı için yöresel yemeklere de yer veren , pasta süslemelerine bayılacağınız RENKLİ PASTA SEPETİNİ ziyaret ve takip etmeniz dileklerimle.

Bu etkinlik aynı zamanda mim etkinliği olduğu için bir kaç blogger dostumu mimleyeceğim

http://berikaningunlugu.blogspot.com.tr/

ilgininrenklidunyasi.blogspot.com.tr 
http://semihkececioglu.blogspot.com/







14 Şubat 2016 Pazar

Nostaljik Pazartesi :10 Sev'gili


Bir "Sevgililer Günü'dür" sürdürülür gider yıllardır. İçi boş laflarla kenarları kırmızı kalplerle süslenmiş .Peki nedir "sevgili" sene de bir gün hediye almadı diye , her fırsatta karşı tarafa laf sokma çabası içinde olmak değildir kanımca . Ya da modaya uyup zoraki  bir hediye ile bir güne sığdırmak değildir sevgiyi. Neden son yıllarda herkes sevilecek insan olmadığından şikayet ederler. Aynaya baktığımızda karşıdaki yüzü ne kadar seviyoruz , onun için ne yapıyoruz . Önce bu sorunun hesabını kendimize verelim , verelim ki başkasını ne kadar sevenileceğimiz konusunda bilgimiz olsun . Çocukluğumda bayramlar , özel günler daha anlamlı daha bir sevinçle geçerdi . Çünkü bazı şeyleri ancak özel günlerde tadardım , giyerdim ya da yaşardım . Şimdilerde her istediğimde istediğim şeye rahatça ulaşabiliyorum . Çabuk sıkılıyorum ve yenisini alıyorum . Hiçbir şey tad vermiyor . Paramızı , eşyalarımızı , değerlerimizi en önemlisi sevgimizi de tüketir olduk . İnsanları kendi oldukları için değil , fiziği bilmem hangi mankene benziyor  diye , elinde son model telefon, bilmem hangi markanın yeni sezon kıyafetlerini giydiği , son model arabaya bindiği için sever olduk . Saçma sapan evlilik programlarında   Evi , arabası , parası olmayan insanlardan elektrik alamadık . Kendi olmaya çalışan insanları öteledik , çağ dışı ilan ettik . Yüreğinin sesini dinlemeden . Bir taraf çılgınca eğlenip hediyelere boğulurken diğer yanda ölen, öldürülen insanlarla içiçe yaşar olduk . Sonunda Sevginin de içini boşalttık , kalpli kırmızı parlak kağıda sardık ve 14Şubat'a sığdırdık. Leyla -Mecnun , Tahir-Zühre , Aslı-Kerem , Romeo-Juliet hepinize selam olsun . 

Aşkın Yalın Hali


Yalnızlık çöker, 
Şehri kalbimin üzerine. 
Güneş perdelerini
Kapatmaya uzanırken. 
              Tigris.

11 Şubat 2016 Perşembe

Blogger Dostlarıma Sevgiyle

   

Sevgili blogger dostlarım , gerek dün gerekse bugün, doğum günümü kutladığınız birbirinden güzel yorumlarınız için hepinize sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
   Mesajların yoğunluğundan yetişmekte zorlansam da. Her yorumda yüzümde kocaman bir gülümseme  belirdi, kalbimde mutluluk kelebeklerinin uçuşmasını sağladı. Birbirmizi görmesek de pozitif enerjinizi hissettiğim siz sevgili dostlarım. Bakıyorum da burada bir aile gibi olduk. Kim o gün yayın yapmasa ya da yorum yazmasa gözüm hemen onu arar oldu.
   İlk zamanlar kendimle konuştuğumu düşünürdüm. Şimdilerde  cümlelerimdeki bir noktaya bile duyarlı dostlarımın hep benimle olduğunu görüyorum. Sizleri çok çok seviyorum. Daha uzun yıllar burada gün geçtikçe çoğalan, yeni dostlarımızın da katıldığı günlere erişmek dileğiyle. Sevgiyle..... Tigris

10 Şubat 2016 Çarşamba

Blog Keşif Etkinliği


Madem ki bugün benim doğum günüm. Bu günün anısına bir etkinlik başlatayım istedim. Herkes yaptı ben eksik kalmayayım ama değil mi a dostlar. O halde blog keşif etkinliğime hoşgeldiniz hoşluklar getirdiniz. Amacımız yeni arkadaşlarımızı aramızda görmek, blogger dayanışmasına bir yenisini eklemek.
 Bildiğiniz gibi yapacağımız çok basit.
1-  Öncelikle benim konuklarım arasında baş köşede yerinizi almak
2- Bloğunuz hakkında kısa bir açıklama yapıp blog adresinizi yorumlar kısmında yazmak
3- Dilerseniz yayınımı ,başka dünyaların kapılarını aralayabilmek adına sosyal medya hesabınızdan "Cafe Tigris'te buluşalım " başlığıyla paylaşmak. Yeni dostlar kazanmak adına bu etkinliğimizi duyurmanız dileğiyle .
4- Bundan iyisi Şam'da kayısı daha ne olsun.
    Haydi bakalım katılımlarınızla Cafe Tigris'te  buluşalım 
Bakıyorum da hepsi birbirinden değerli blogger dostlarım. Hepsi takibe değer. Teşekkür ederim 

tigrisdriver.blogspot.com
http://beyazmucizeler.blogspot.com.tr/
http://tupbebekseruven.blogspot.com.tr/
http://dreamlandgunlukleri.blogspot.com.tr/
www.renkliimutfak.blogspot.com
biposetkitap.blogspot.com
minikare.blogspot.com
http://www.bloggokhantekin.com
http://bakimlianneler3.blogspot.com/
http://meleginhediyeleri.blogspot.com.tr/
eceevren20.blogspot.com
http://neselisusevim.blogspot.com.tr/
nevakaan.blogspot.com
http://veyselgurbulak.blogspot.com 
cocukokuloncesi.blogspot.com 
http://engelsizrenkler.blogspot.com.tr/ 
http://kitapgunesim.blogspot.com.tr/
http://gullugalaksi.blogspot.com.tr/
bakimlimakyaj.blogspot.com
http://kirmizibaslikiz.blogspot.com.tr/
ilgininrenklidunyasi.blogspot.com.tr 
http://semihkececioglu.blogspot.com/
http://nurmer.blogspot.com.tr/
http://ipekgibikiz.blogspot.com.tr
http://www.renklipastasepeti.com
http://arslanyusuf.blogspot.com.tr/
daginikanne.blogspot.com 
http://beydaninkitapligi.blogspot.com.tr/
http//dikisdunyasi.blogspot.com.tr
http://korefenomeni.blogspot.com.tr/
http://senayarpacioglul.blogspot.com.tr
http://kahveyanimakyaj.blogspot.com.tr/
http://kahveyanikitap.blogspot.com.tr/ 
sevdicann.blogspot.com 
www.gulsahonen.com
http://yesilrimel.blogspot.com.tr/
http://sengulasikkutlu.blogspot.com.tr/
http://neselikitapvagonu.blogspot.com
www.senatsal.blogspot.com
heybemdekihuzur.blogspot.com.tr
Caglagrmngl.blogspot.com
kitapciannem.blogspot.com
havantopu.blogspot.com 
http://guzelliksenfonileri.blogspot.com.tr/
http://oguzbhdr.blogspot.com.tr/
http://kagitsalincak.blogspot.com.tr/
http://berikaningunlugu.blogspot.com.tr/
http://ledushca.blogspot.com.tr/
http://haberseyri.blogspot.com.tr/
http://lezzetlivekeyifli.blogspot.com.tr/
www.nilgunozenaydin.com
www.withoska.blogspot.com
www.kitaptadinda.blogspot.com
sudagidan.blogspot.com
Deryaninsporgunlugu.blogspot.co.at
Delikizinbohcs.blogspot.co.at
Meinwunderlandmasalbahcem.blogspot.co.at
kurabiyecimiss.blogspot.com
http://istanbul-hanimefendisi.blogspot.com.tr/
http://kozmikhayat.blogspot.com.tr
 lifeofnazli.blogspot.com
http://asulti2000.blogspot.fr/
 yenihayatiminilkgunu.blogspot.com.tr/
http://sapsikanne.blogspot.com.tr
dunyaevirenkleri.blogspot.com
yuksel-duman.blogspot.com
brhylmvr.blogspot.com
http://efsaninseruveni.blogspot.com
http://apaydindunyam.blogspot.com.tr
http://mrssivekar.blogspot.com.tr/



Biliyor musunuz bugün Tigris'in doğum günü




Malumunuz  olduğu üzere ,başlıktan da anlaşıldığı gibi , bugün benim doğum günüm. Her yıl olduğu gibi büyük bir heyecanla ve coşkuyla geçirdiğim gün. Yılların hızla akışına aldırmadan bir çocuk masumiyetinde yeniden doğmuş gibi hissederim. Gece 00.00'dan sonra google'de  ve twitter'da gördüğüm Tigris'in doğum günü yazısıyla mutlu olmak ne güzel bir duygu. Gece heyecandan uyumadım desem yeridir.
 Okulda miniklerimle doğumgünümü kutlamak bana büyük keyif veriyor. Sabah pastam mumlarım ve coşkun alkışlarla ilk kutlamamı yaptık. Öğleye doğru öğretmen arkadaşlarım da katıldı bu güzel güne. Can kızım Havva yine beni unutmamış pembe pembe süslemiş hediyesini.  Eve geldiğimde hediyelerim beni bekliyordu. Ağabeylerim her sene unutmazlar ee evin tek kızı ve en küçüğü olmak çok güzel. Bakalım başka ne sürprizler olur daha gün bitmedi ki .

9 Şubat 2016 Salı

Kahve altı şiirleri -4

Çay mı daha şairdir kahve mi, 
yoksa yalnızlığımın 
suya değen ayak sesleri mi ?
         Tigris

8 Şubat 2016 Pazartesi

Nostaljik Pazartesi :9 Bir ÖZGECAN'dın

  11 Şubat 2015 tarihe kara harflerle yazılmış vahşetin ve O'nun ölümsüzlüğünün hafızalarımızdan silinmeyecek adının Özgecan'ımızın ölüm günü. 


Üç gündür yüreğimin çığlıklarını susturamıyorum. Neden , niçin , ne uğruna , nasıl kıydınız bir cana daha soruları içinde boğuluyor boğuluyorum.sonra dönüp aynaya bakıyorum. Nerede hata yapıyoruz.Her çocuk doğduğunda bir melektir. Annesinin en değerli varlığıdır. Bakmaya koklamaya kıyamadığıdır. Sonra ne oluyor da katil bir canavar kılığına bürünebiliyor.saldırganlığın,  kaba gücün erkeklik göstergesi olduğu daha küçük yaşlarda öğretilmiyor mu çocuklarımıza . Erkek toplantılarının en komik şeyi görülmüyor mu küçük masumun küfür etmesi . Ya da doğumgününün en önemli hediyesi tabanca, tüfek olmuyor mu? ( insanı öldürmek üzere yapılmış bir şeyin oyuncağı bile olamaz )Atasözlerimizden işimize geleni cımbızla çekip almıyor muyuz? " dayak cennetten çıkmadır" , "kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin" "saçı uzun , aklı kısa""kızını dövmeyen , dizini döver." Ya erkek çocuklarınız ? Buradan annelere , babalara sesleniyorum. Erkeklik  , şiddet ve küfür içerikli , kadını aşağılayan , bir tutumla olmuyor.çocuklarınıza erkek olmaktan önce adam gibi adam olmayı ne kadar öğretiyorsunuz? Biz eğitimciler ne kadar çocuklarımıza ulaşabiliyoruz, onların dertlerini dinleyip gerekli yardımlarda bulunuyoruz. Daha ne kadar can gidecek bu uğurda ? Uyanmak için illaki bir yakınımızın ya da bizim başımıza mı gelmesi gerekir böyle bir olayın? Hele ki saçma sapan sebeplerle kendini savunan caniler ve onların söylemlerini meşru gören kendini bilmez densizler  ( mini etekliydi, alkollüydü, kahkaha atıyordu, gece sokaktaydı.) hiç ama hiç kabul edilemez gerekçelerle eylemlerine devam ederken kadının özgür bir ülkede sindirilip , evine hapsedilmesi nereye gidiyoruz sorusunu hiç akıllarınıza getirmiyor mu ?ibret-i alem için sallandıracaksın bak bir iki tanesini çözüm mü sizce?  Kafamda deli sorular , ciğerim yanıyor her gidenin ardından...

6 Şubat 2016 Cumartesi

Kuru Börülce Salatası

 
Yememe içmeme dikkat ettiğim günden beri salatalar başlı başına akşam yemeği olarak tercihlerim arasında. Kuru baklagillerle tadlandırdığım salatalardan en beğendiğim taddaki kuru börülce salatasını herkese tavsiye ederim. Hatta günlerinizde ve  yemeklerinizin yanına 
 yakışacak harika bir garnitür . Görüntüsüyle de şık sunumlarınız için harika bir seçenek . Gelelim tarifimize

Malzemeler:
1 su bardağı haşlanmış börülce
4-5 yaprak marul
Yarım bağ maydanoz 
Yarım bağ taze soğan 
Kornişon turşu
Pulbiber
Karabiber
Tuz
Limon 
Zeytinyağı

Yapılışı:
Önceden ıslatılmış börülceler haşlanır süzülür. İnce kıyılmış marul , maydanoz, taze soğan sırasıyla ilave edilerek karıştırılır. Kornişonlar ince ince doğranıp ilave edilir. Karabiber , pulbiber damak tadınıza göre konur. Turşunun tuzlu olduğunu unutmadan tuzu daha az ilave edilmelidir. Zeytinyağı ve limon da ilace edilerek servise hazır hale gelir.

 Börülcenin ,diğer baklagiller gibi vücudumuza yararları saymakla bitmiyor.
Şeker hastalarının da rahatlıkla tüketeceği besin olan börülce tam bir protein deposu.Bunun yanında yüksek oranda çinko , magnez, demir,potasyum içeriyor. A ve B vitamini açısından da zengin olan gıda yüksek lif oranı nedeniyle zayıflama diyetlerinin vazgeçilmezi.


5 Şubat 2016 Cuma

Tatil Bitiyor

Yavaş yavaş bir tatilimizin daha sonuna geldik a dostlar.
  Her güzel şey gibi nasıl başladı nasıl bitti yine anlamadım. 
Zamanı yavaşlatmak için elimden geleni yapıyorum . Sabahları daha geç kalkar oldum. Kahvaltı masasında uzun saatler geçiriyorum. Kahvelerimi yavaş içip keyfine varıyorum . 
   Kış güzelliğini yaptı kar da yağdı. Camdan manzaranın tadına da vardım .  Uzun süredir görmediğim dostlarımla görüştüm. Şükür sağlığım da iyi. Kitaplarıma daha fazla zaman ayırdım.
   Telefonum da hiç susmadı . Velilerim isyanda  bu tatil bitsin artık nidaları yükseliyor anne babalardan . Bitsin tabi bitmesine de 15 gün gibi kısa süre tahammül edemiyorsunuz , bizler her an her dakika onları büuük bir sabırla dinliyoruz . Bu benim görevim  ve severek de yapıyorum, tabiki de şikayetim yok. Ancak genellikle tatilimizi , paramızı , çalışma saatlerimizi başımıza kakan  , değerimizi yerle bir eden insanlara , zihniyetleredir sitemim. Bir insanı eğitmek , hatta ve hatta bütün hayatını etkileyecek şekilde geliştirmek çok zor ve veballi iş.
   Hanımefendiler , beyefendiler lütfen ve lütfen öğretmenlerimize gerekli değeri verelim. İnanın bizler çocuklarınızı sizlerden daha çok seviyor ve düşünüyoruz , hiçbirini diğerinden ayırmadan . Sevgilerimle 

3 Şubat 2016 Çarşamba

Düzeltme Yazısı



11.01.2016 tarihinde paylaştığım Koca Ustayla ilgili yazım sonucunda Çameli'li bir dostumdan aldığım haberle yıkılmıştım. Bana ölüm haberini vermişti. Ancak bir kaç hafta sonra gerçek ortaya çıkınca sevinçle beni aradı. Hayri Dev'in gerçekten selası verilmiş. Ama ölen Koca Usta'nın Amcasının oğlu Hayri Dev'miş . Başsağlığı dilemek için Koca Usta'nın evine gittiklerinde kndisini sapasağlam karşılarında görmüşler. Çalmış söylemiş Koca yürek. Sağlığı da iyiymiş. Hatta paylaştığım taziye yazısını Ona okumuşlar, gülmüş. Ömrün Uzadı diye gülüşmüşler.
Yanlış haberden dolayı hekesten özür dilerim.  Allah Koca Usta'yı ne sazından ne de bizlerden uzun yıllar ayırmasın.  
 Fethiye'ye yolunuz düşerse , çameline doğru tırmanın ve Hayri Dev'i mutlaka görün.
 Usta hakkındaki yazım 

2 Şubat 2016 Salı

Irafta Kalbur


Geçenlerde , internette gördüğüm bir fotograf , beni babamların köy anılarına doğru yolculuğa çıkardı. Gözerin fotografı çekilmiş ve bunu bilen var mı diye sorulmuş. Bayramda  köye gittiğimde gözer ve kalburun fotografını çekmiştim. Bana hatırlattığı maniyle birlikte gotografı paylaştım. Şimdilerde bu tür araç gereci hatırlayacsk insanların sayısı gün geçtikçe  azalıyor. Eskilere merakım ve babamın sayesinde kültürümüze ait değerleri hem hafızama hem de objektifime kaydetmeyi ihmal etmiyorum. Fotografın bana hatırlattığı anıya gelecek olursak ;
 Eskiden öyle televizyon , radyo yokken insanlar eğlenmek için kendilerine mutlaka bir yol bulmuşlar. Mevsimlere göre , bayramlara göre eğlenceler düzenlemişler.  Köy seyirlik oyunları binlerce yıldır Anadolu kültürünün aktarımıyla birlikte günümüze kadar uzanmıştır . Her ne kadar unutulmaya yüz tutsa da . Bunlardan birisi de genellikle hıdırellezde yapılan , ama bayramlarda da ihmal edilmeyen   genç kızların oynadıkları dünürcülük oyunudur.Ben çok küçükken bir bayramda köye gittiğimizde genç kızların  bu ve buna benzer çeşitli oyunları oynadıklarını hayal meyal hatırlıyorum. Kızlar yörenin meşhur kıyafeti olan kırmızı kadifeden yapılmış şalvar ve sim işlemeli sarka dedikleri cepkenlerini giyerler ve  Hacıbağı denilen ( bazı yörelerde hıdırlık olarak geçer ) çimenlik alanında toplanırlar. Genç kızlar arasında maniler söylenerek oynanan dünürcülük oyunu şöyledir :
   Genç kızlar iki gruba ayrılırlar ve karşılıklı elele  tutuşarak yüzyüze dururlar . Bu grubun birisi kız evi olur , diğeri de oğlan evi olur. Oğlan evi maniyle kız evine doğru yürür ve bir kız alarak geri döner. Sonra kız evi mani söyleyerek oğlan evine yürür. Kız evinde kızlar bitene kadar oyun sürer gider.
Mani şöyledir :

Irafta gözer dünür
Kızınız gözel dünür
Alırız kızı kızı da eylemen bizi

Irafta kalbur dünür 
Oğlunuz kambur dünür 
Vermeyiz kızı kızı da eyleriz sizi 

Irafta bakır dünür 
Oğlumuz  çakır dünür 
Alırız kızı kızı da Eylemen bizi 

Irafta şişler dünür 
Kızımız işler dünür 
Vermeyiz kızı kızı da Eyleriz sizi .  

Iraf : Raf Türkçe'de kelimeler r harfiyle başlamadığı için ı harfi başa getirilerek kelime Türkçeleştirilmişrir)
Gözer: Savrulmuş buğday, arpa ve nohutu taşlarından arıtmak için kullanışan büyük gözlü elek 
Kalbur:  Buğday , tahıl elemekte kullanılan daha küçük gözlü elek.
Eylemek : Oyalamak
Bakır: süt sağılmakta kullanılan bakırdan yapılmış kap , bakraç.
Çakır: açık mavi renk göz 
İşler : çalışkan 

   Şeklinde maniler sürer  gider.
Şimdilerde ne kalbur kaldı ne de onu eleyecek sarı buğdaylar. Herşey fabrikasyon , herşey makineleşti. Köy oyunları da babamın güzel anılarında , bizlere anlattıklarıyla kaldı .

1 Şubat 2016 Pazartesi

Nostaljik Pazartesi : 8 Latife Hanım'a Misafirim

   Geçen sene bu zamanlar tatilimin bir kısmını İzmir'de geçirmiştim. Benim için en güzel günlerden birini yeniden yaşamış gibi oldum. 
    İzmir güne yağmurla uyanırken yine yollardayız. Bu sefer Karşıyaka.yağmurda yıkanmış turuncu yeşil portakal ağaçlarının mis kokuları eşliğinde sokaklarından geçerek , zaman içinde mimarisi değişen ( camekanlarını son moda markaların çevrelediği dükkanların  ) ama misafirperverliğinden ödün vermeyen Karşıyaka çarşısında buluyorum kendimi . Yağmurla birlikte insan da yağıyor sokaklara . Herkes bir telaş içinde iskelede vapurdan inenler çarşının ritmine ayak uyduruyor. Dükkanların önünde , Eskişehir'de görmemize imkan olmayan,içeri girmeden ıslak şemsiyelerin konulması için bırakılmış , kovalar var. Ve bütün ayakkabıcılarda  , yine görmeye alışık olmadığım ,rengarenk şekerler gibi albenisi yüksek yağmur çizmeleri satılıyor.Sokağın başından gelen mis gibi döner kokusunu takip ederek ulaştığımız,   biraz soluklanmak ve zil çalan midelerimizi susturmak  için" Dönerevi " ilk  tercihimiz oluyor." Sakıpağa" ayranı ( yöresel bir lezzet) enfes tada eşlik ediyor.Finali supangle , kahve ve  Karşıyaka Çarşısı  insan manzaralarıyla yapıyoruz. (  garson kızımızın  ' çay alır mısınız ' sorusuna kahve  ricam hemen yerine getiriliyor. Keyfime keyif katıyor.)

 Yemekten sonra çarşı içinden vitrinlere bakarak yola devam ediyoruz. Bizim baharda giyebileceğimiz kıyafetler burada kış sezonu olarak vitrinlerdeki yerlerini almışlar.Küçük bir dükkanda gördüğüm şallar hoşuma gidiyor .Dükkanın sahibi güleryüzle yanıma gelerek şalları beğenime sunuyor.Bir tanesinde karar kıldığımda etiketindeki fiyattan düşük fiyat söylereyerek konukseverliğini gösteriyor. şemsiyemizin kırıldığını görüyor ve kendinden bir şemsiye vermek istiyor. Bunlar günümüzde az rastlanacak güzellikle örnekler olarak Karşıyaka insanın farklı yönünü bir kere daha ortaya koyuyor.  Yağmur yürümemizi güçleştiriyor. Bu seferki durağımız , Latife Hanım Anı Evi oluyor.İzmir' in önde gelen ailelelerinden  Uşakizadelerin evi Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın son günlerini geçirdiği ve vefat ettiği bina olması nedeniyle manevi değeri çok büyük. Köşk  büyükşehir Belediyesi Tarafından restore edilmiş bugünkü haline kavuşturulmuş. O döneme ait eşyalar bağışçılar tarafından  tarihe tanıklık etmek için köşke kazandırılmış. Öğrendiğime göre girişteki misafir odasındaki konsol köşkte kullanılan orijinal eşyaymış. Zübeyde Hanım hastalandıktan sonra doktorların İzmir havasının iyi geleceği tavsiyeleri üzerine Atatürk, yaveri Salih Bozok'u uygun bir ev bulması için İzmir'e gönderir. Rum evi olmaması için rica eder.Latife Hanım Karşıyaka'daki evlerinin uygun olduğunu belirtmesi üzerine Zübeyde Hanım buraya getirilerek son günlerini bu evde geçirmiş.
Bu bilgilerle girdiğim köşk beni daha da büyülüyor.Köşkte bulunan balmumu heykellerinin Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen hocamız tarafından yapılmış olması beni bir kere daha sevindiriyor, gururlandırıyor.İlginçtir ki Atatürk Latife Hanım'la  İzmir'de 29 ocak 1923 tarihinde evlenmiştir ve ben gezimi bir 29 ocak günü yapıyorum sanki düğünlerine tanıklık etmek istermişcesine .
Köşkün kafeteryasında  Latife Hanım'a bir kahve içimlik misafirliğe geldiğimi düşleyerek gezimi sonlandırıyorum.
Gün, Karşıyaka Halk Sağlığı Laboratuvarı'nda Gıda Mühendisi olarak Görev yapan Yengem'in yanında arkadaşlarıyla birlikte hoş bir sohbetle akşama dönüyor.

Öne Çıkan Yayın

Yalnızlığa Dair

Birine bağlanamayacak kadar        kalabalık yalnızlıklarım         var benim .  Tigris