31 Ağustos 2016 Çarşamba

Haydi BloggerLer YarışıYor : Yazarki



Yazarki Yarışma düzenliyor

Selam blog alemi
Hani benim can kardeşim varya Tufan ya Tufan hah o öyle güzel bir etkinlik başlattı ki katılmayan çok üzülür. O zaman ne yapıyormuşuz , şartları öğrenmek için bir koşu Yazarki ye gidiyormuşuz.
İlk 10'a giren blogları seçmek için sevdiğiniz okumaya değer gördüğünüz üç blog ismini belirtmemiz gerekiyormuş, bunu da Tufan'ın mailine ya da Facebook veya Twitter adresine göndermemiz gerekiyor.
Birinciye törenle kırmızı kurdeli çeyrek altın takılacakmış . Valla şaka yapmıyorum
 Vay ben duymadım vay ben görmedim demeyin .
Bak hala yazıyı okumakla uğraşıyorsunuz tıklayın yazarkiye yahuuuu

29 Ağustos 2016 Pazartesi

Haci Gozu Yok

Kedicik

Selam Cafe Dostları, 
Ne alemdesiniz?
Burası iyiden iyiye sonbaharı yaşatır oldu. 
Yağmur arkası serinlik offff ki offf. 
Artık şemsiyesiz, yağmurluksuz gezilmez, geceleri de pencereleri kapatmak gerek , yoksa sabaha buz tutarsınız Alimallah. 
Tatilin de son günleri geldi çattı. Benim için en önemli kısmı okumak okumak ve de okumak oldu. 
Bir de rahatsızlanmasaydım, çok iyi olacaktı , napalım insanları değiştiremiyeceğime ve kendim de değişmeyeceğime göre, artık hiçbir şey umrumda değil. Önce ben önce ben ben demeyi geç de olsa öğrendim. 
Ya şunu çok iyi biliyorum ki insan yedisinde neyse yetmişinde de odur. Nedir bu insanları değiştirme hırsı , herkesi neden olduğu gibi kabul etmiyoruz ? 
Ya da bazı kişilik özelliklerinin asla değişemeyeceğini neden anlamıyoruz ?
Ya da bazı insanların menfaatleri doğrultusunda değişmiş gibi göründüklerini nasıl oluyor da anlamıyoruz? 
Kedinin biri bir gün farelere seslenmiş. 
- Ey fare dostlarım bunca yıldır size eziyet ettim, yavrularınızı yedim ama şimdi çok pişmanım, artık tövbe ettim ve hacca gitmeye karar verdim 
- Hepinizle tek tek helalleşmek istiyorum yarın şu odada toplanın hepinizi görmek istiyorum diye sözlerine devam eder. 
Farelerin içindeki yaşlı topal fare 
- Bakın kırk yılın kedisi değişmez onda hiç hacı gözü yok, gelin beni dinleyin sizi kandırıyor gitmeyin dediği yere dese de 
Diğer fareler nasıl kandılarsa artık
- Yok canım çok değişmiş, yemin billah etti, çok pişmanmış yaptıklarından demişler
Yaşlı fare sözünü yinelemiş, 
- Bunda hiç hacı gözü yok gelin sözümü dinleyin gitmeyin 
dese de ne çare, ertesi gün o hariç bütün fareler toplanıp gitmişler kedinin yanına. 
Kedi mutlu mesut onları karşılamış 
- Ben helallik dileyeceğim dilemesine de geçen gün kilerdeki un çuvalının ağzı dururken kimdi o altından tırtıklayan diyerek bahaneyle başlamış fareleri yemeye.
Kaçıp canını kurtaran fareler topal farenin yanında almışlar soluğu 
- Ben size demedim mi o kedide hacı gözü yok diye gördünüz mü başınıza ne geldi. 
Hadi bakın bakalım şimdi çevrenize kimde hacı gözü var ya da yok? 
Ben artık hacı gözü olmayanları hemen görüyorum ve yolumu değiştiriyorum. 
Sevgiyle 


28 Ağustos 2016 Pazar

SatırArasiMİM #1

Tigris Mimlendi

Hanımlar, Beyler
Nasılsınız bakalım?
Ben iyiyim iyi iyi. Sıkıysa iyi olmayayım Cafe'yi basarsınız, korktum valla.
Şaka bir yana, Sevgili Emre Bektaş Satır Arası beni mimlemişti ama bir türlü mim görevimi yerine getirememiştim.
 Benden başka da mimi yapmayan kalmadı sanırım. Ha gayret diyeyim ve başlayayım bakalım.

1- Nasıl blog yazmaya başladınız?
  Tigris nasıl blog yazmaya başladı?
 İnternetle tanıştığım günden beri bloglara olan ilgim çoktu. Ama nedense ben yapamazmışım gibi geliyordu. 2013 1 ocak günü  bir anda neden benim de bir bloğum olmasın ki ? Dedim ve kolları sıvadım. 
Branşım gereği öğrencilerimle geçirdiğim günleri kaleme almaya karar verdim. Böylece "Minik Meleklerim" sınıfımın güncesi doğmuş oldu. 
Buradaki amacım velilerimi bilgilendirmek, minik meleklerimle  yaptığımız etkinlikleri bir günlük havasında 
bloğumda yayınlamaktı. Maalesef ki velilerimden yeterli ilgiyi ve desteği göremedim. Zar zor 39 kişinin takip ettiği hatta  yorumların gelmediği bir blog canımı sıkmaya başladı.. Velilerin buna hazır olmadığını  anladım
Ve tam o dönemde, yeni yeni bloglar keşfetmeye başlamştım ki,  RENKLİ PASTA SEPETİ  Bloğunun tatlı sahibesi Nahide ZERAYAK ( Sevgili Uğurum) karşıma çıktı. o günden sonra da bloğumun kaderi de ismi de içeriği de değişti.
2105 şubatından bu yana, an itibariyle 493 dostumla, "Cafe Tigris"  hayatımın güncesi olarak yoluma devam etmekteyim.

2-Bloğunda daha önceden yazmadığın bir tarzda yazacak olsan bu ne olurdu?
  Birinci soruda da belirttiğim gibi burası benim hayatımın güncesinden kesitlere yer verdiğim, yaşamımın vazgeçilmez parçası. Bir şiir , bir fotograf karesi, bir anı , küçük bir obje. Hayat denizine attığım oltama o gün ne vurursa artık.
Hemen hemen her tarzda yazdığım için değişik bir şey hiç aklıma gelmiyor. Aklıma da gelirse zaten o tarza da yer veririm.

3-Bloglarda okumayı en çok sevdiğin  konular nelerdir?
 Blog dostlarımın hepsini çok seviyorum, hele ki yaşanmışlıklarını paylaşmaya değer görüp küçük dünyalarının kapılarını aralayan dostlarımın yazılarını okumak beni çok mutlu ediyor.
Bir de fotograflarla yazılarını şenlendirenler var ki ah işte tadından yenmez oluyorlar.

4- Hayatta en çok yapmak istediğin üç şey nedir?
  Uzun vadeli planlar yapmayı bırakalı epey bir zaman oldu. İlla da şu bu diyemiyorum. Gün ve zaman neyi gösteririse o.
Ama yeni yerler keşfetmek isterim.
Kitap çıkarmak bu sıralar rafa kaldırdığım bir isteğim olsa da gün gelecek ve ben bunu yapacağım biliyorum.
Ha dur dur aklıma geeldi.Cafe Tigris neden birgün gerçek olmasın?
Şimdilik bu kadar tabiki önce sağlıklı ve huzurlu olmak şartıyla.

Kısa ve keyifli bir mimdi. Teşekkür ederim Emre

Şu sıralar sizleri yeterince takip edemediğim için kimler yaptı bu mimi pek bilgim olmadı.
Bu sefer kimseyi mimleyemiyorum Tigris'i mazur görürsünüz değil mi ?
Ama yapmayanlar varsa onlar zorunlu mimlendiler benden demesi.
sevgiyle

26 Ağustos 2016 Cuma

Tesekkurler Dostlarim


Tigris Döndü
Merhaba yeni günden, can dostlarıma.
Günlerdir içine düştüğüm ve bir türlü çıkamadığım buhranımda ayırmaksızın hepinizin uzanan dostluk eliyle biraz olsun düze çıktım. Çok şükür yaşıyorum, buraya gelecek gücü sayenizde buldum. Bana ulaşmak için, teknolojinin  ve iletişim araçlarının hemen hepsini kullandınız. Sizleri gerçekten çok seviyorum. Gerçek dostluğun ne olduğunu bana bir kere daha öğrettiniz.
Canım dediğim, gözümü kırpmadan canımı vermeye hazır olduğum insanlar, bilerek isteyerek canımı yaktıkça, sizler yaralarımı sardınız. Canıma can oldunuz
.Tufan'nın yazısı ve  Tigris yazısına bıraktığınız bütün yorumları okurken gözyaşlarım bana eşlik etti.
Amerikalı bir dostumun dediği gibi " akraba olmamız için illaki kan bağımızın olmasına gerek yok"
Sizi hep yakınımda hissettim.
Beni yeniden hayata döndürdüğünüz için hepinize çok ama çok teşekkür ederim.
Umuyorum ki Tigris bir daha yıkılmayacak, kardeşime verdiğim sözüm var.
Siz dostlarımla burada olmaktan çok mutluyum, Türkiye'nin ve dünyanın  dört bir yanında benim için kaygıyla atan kalpleri görmek beni her geçen gün daha da güçlendiriyor.
 Sevgiyle ve güzel günlere.
                                                                                                              Tigris.

24 Ağustos 2016 Çarşamba

CaNim Ablam a

Hayat bazen o kadar bomboş ki , Ne en yakınların ne dostun ne en sevdiğin nede en değer verdiklerin için değmez ..Sen sanırsın ki onlar benim herşeyim Ama başına birşey gelse eminimki kimseler olmaz menzilinde ... Ben bunu bu hayatta çok yaşadım . O yüzden herzaman herşeye karşı tek yürek olmayı yaşamım boyuncada bütün olaylara gülüp geçmeyi tercih olarak seçtim çünkü önce Ben Ben Ben .. Kimse için bu kalbimi boşuna acıtamam anne 1 eş coluk çocuk 2 gerisi bomboş .Hele abi kardeş akraba bunlar yeri geldiğinde umrunda bile olmaz .
   Benim Canım ablam Tigris Ben bu blogta  uzun zamandır yöneticiyim kendi bloğum gibide yazılarımı yazabilirim ... 😂 Bugün senle konuştum , senden bundan sonraki döneme dair de söz aldım .. Beni sevip saydığın için Teşekür ederim . Bloğunda bloğumuzda o müstesna o mühteşem o harika yazılarının devamını bütün okuyucular için bekliyoruz .Sensiz bir blog Alemi Olabilirmi ? Sen Biz Blogcuların Cafesisin sen bizim vazgeçilmezimizsin .. Hastalık dediğin nedir ya elinin kiri yıkadınmı geçip gidiyor . Sende o gülümseyen yüzünle o muhteşem kalbinle kirleri yıkayıp arındıracaksın herşey normale dönecek. Zaten bana abla sözü verdin. Ondan dolayı da can kardeşini üzmeyeceksin. O yüzden ilk yorumu senden bekliyorum . Ve Bloğunun başında seni çekemeyenlere seni kıskananlara inat dimdik durmanı umuyorum deil bunu yapacağını biliyorum.Hastalık mastalık ayrılık mayrılık anlamam ben . Burası Tigris Cafe Buranında patronu sensin . Ben bu bloğu inşa ederken hastalık yüzünden çekip gitmen için değil bu bloğu en iyi yerlere getirmen için emekler verdim .
   Haydi o zaman Hayat boş Tigris Cafe yazıları ile Coş ..          
   BlogYazarki

20 Ağustos 2016 Cumartesi

Tigris


Sevgili dostlarım ,
Son zamanlarda kendimi iyi hissetmediğimden dolayı rahatsızlığım yeniden nüksetti. Anksiyete nöbetleri yaşamımı güçleştirmeye başladı. Yüreğim o kadar kırgın ki, artık hiçbir şeyin anlamı yok  Son doktor kontrolümde İlaçlarımın dozu arttı . Bir süre kendimi toparlamam için buralarda olmayacağım. Hepinizi çok seviyorum
Hoşçakalın

14 Ağustos 2016 Pazar

Kekikli Patatesli Kiş

Kekikli Patatesli Kiş

 Millettttt Tigris geldi neredesiniz?
Cafeye gelirken size de güzel bir tarif getirdim ama çok pratik ve bir o kadar da lezzetli.
Hem nerde pişirdim biliyor musunuz ? Tencerede. Evet evet teflon tencerede tuzlu bir kek yaptım bakalım siz de beğenecek misiniz. 
Hemen malzemeleri veriyorum.
Tuzlu bir kek . Bu tür sebzeli yumuşak keklere kiş de deniyor.

Malzemeler:

3 yumurta
1 su bardağı yoğurt
1 su bardağı sıvıyağ
1 pk kabartma tozu
1 tatlı kaşığı tuz
2.5 su bardağı un
2 tane patates
1 tatlı kaşığı kekik
1 tatlı kaşığı pul biber ve karabiber
Yarım demet maydanoz.

Yapılışı:

Patatesler soyulup küçük küpler halinde doğranır. Yumurtalar tuzla birlikte çırpılır. Sıvıyağ yoğurt ilave edilerek çırpılmaya devam edilir.Un ,kabartma tozu ,kekik, pulbiber, karabiber de ilave edildikten sonra doğranmış patatesler ve kıyılmış maydanoz da katılarak karıştırılır. 
26 cm'lik teflon tencere iyice yağlanarak karışım içine boşaltılır. Üç dört kat alüminyum folyo ocağın en küçük gözünün üstüne serilir ve tencere konur . Çok kısık ateşte tencerenin kapağı açılmadan 1 saat pişirilir.
Üstü biraz beyaz kaldığı için ben ters yüz yapıp biraz da üstünü pişirdim çok daha güzel oldu.
 Ben patatesi kekiksiz düşünemiyorum. Siz de patates  ve kekiğin muhteşem uyumuna  eminim ki bayılacaksınız.
 Kekin tencerede pişmesi yaz sıcağında fırın işkencesinden kurtarıyor.



12 Ağustos 2016 Cuma

Kına Yakmaya Geldik

Kınalar yakalım elimize

Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
Kınayı getir annee parmağın batır anneeeeeee
Çakmak çakmaya geldik kınay yakmaya geldikkkk

Liste böyle uzar gider. Günlerdir bir düğün kıyamet. Mahalle düğünleri eş dost akraba düğünleri. Düğünlerin olmazsa olmazı kına törenleri.
Anadolu'nun binlerce yıllık geleneklerinden biri olan düğün törenleri pazartesi günü başlayıp pazar gününe kadar bir hafta boyunca sürermiş. Her günün ayrı bir anlamı ve ritüeli bölgelere göre değişiklik gösterse de birbirine yakın gelenekleri kapsar. 
Pazartesi günü erkek evine gelinin çeyizinin götürülmesiyle başlayan düğün, salı günü gelin hamamı ile devam eder, çarşamba gecesi ise kız evinde kadınlar arasında düzenlenen kına gecesi ile sürdürülürdü.
Kına gecelerinde gelin, genç kızlar ve yengeler Bindallı denilen atlas ya da kadife kumaş üzerine altın ya da gümüş sırma işli kıyafetler giyerler, gelinin yüzü mutlaka  pullu al bir örtüyle örtülürdü.
Mumlarla süslü  gümüş kına tepsisiyle erkek evinden gelen genç kızlar ve yengeler ellerinde mumlarla gelinin etrafını sararak, bir yandan acıklı maniler ve türkülerle gelini ağlatırlar bir yandan da başından ayrılık geçmemiş bir kadın tafarından kınası yakılırdı. 
Kına töreninden sonra eve toplanan kadınların söylediği türküler manilerle eğlence geç saatlere kadar devam eder giderdi.
Çeşitli  kuruyemişler , çörekler , tatlılar  yenilerek gelinin kınası kutlanırdı.
Erkekler de kendi aralarında bu geceyi kutlarlardı.
Günümüzde bir hafta sürecek düğün yapmaya insanların ne maddi imkanları ne yaşam şartları izin vermediği için yine de kına geceleri bir düğünün olmazsa olmazları arasında yerini korumaktadır.
Şimdilerde evlerin dışında sokaklarda veya düğün solanlarında kadınlı erkekli bir düğünden farksız olarak düzenlenen kına geceleri ya da gençlerin kendi aralarında düzenledikleri ve adına bekarlığa veda gecesi eğlenceleri, eğlenceden öteye geçip tam bir kapitalist sistemin çarkında yolunu kaybetmiştir.
Gelinin kına gecesinde değiştirdiği en az üç kıyafet ve yakınlarının da aynı şekilde sadece bir gece için alınan abiye kıyafetler, gelen davetliler için hazırlanmış, hediyeler, mumlar, şallar, pullu mendiller,keselerde çerezler,değişik renk ve şekillerde paketlenmiş kınalar, tefler, ziller, kırmızı duvaklı taçlar,benim de dünkü kına gecesinde bileğime bağlanan kurdeleler... Daha neler nelerrr. Artık öyle bir yarış haline gelmiş ki kim kına gecesinde ne yaptıysa ben daha iyisini daha fazlasını yapayım, aman moda olandan eksik kalmayayım. 
Açıkcası bütün bunlar elektronik cihazlarda çalınan hiçbir sanat değeri olmayan bangır bangır çalınan müzikler, güzel bir geleneğin gösteriş haline getirilmesi ve her düğünde olduğu gibi memnuniyetsiz insan yüzlerini görmek beni fazlasıyla yoruyor.
Bilmem bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?
Çocukluğumda köyde bir kına gecesine gitmiştik, onu gördükten sonra şimdikiler bana kına gecesi gibi gelmiyor.
Kız evinde toplanan, bu yörenin özel kıyafeti olan sırma işlemeli kırmızı kadife şalvar ve sarka dedikleri üstten oluşan kıyafetleri giymiş, genç kızlar ve yengeler, ellerinde toprak çömleğe  gerilmiş deriden dümbelekleriyle maniler ve yöresel türküler eşliğinde gecenin çok geç saatlerine kadar eğlenmişler, erkek evinden gelen yengeler de gelinin kınasını yakmışlar, getirdikleri çerez ve baklavaları hep birlikte yemişlerdi. Kadınların kendi aralarında ve ellerindeki imkanları ile yaptıkları maddi kaygı taşımayan  bu eğlence gibi eğlence yıllar geçse de hafızamdaki yerini koruyacaktır.


10 Ağustos 2016 Çarşamba

Vazgeçilmezim Loccitane


Tigris, bitki çayı ve huzur


Merhaba dostlar,
Buralarda yaz yazlığını yapıyor da tam karasal iklimi de yaşatıyor . Gündüz çok sıcak gece desen oldukça serin. Tigris mümkün olduğunca kıpırdamadan duruyor. Kitaplara gömülmüş güneşin uykuya dalmasını bekliyor. 
Ama bir akşam oldu mu işte o zaman kendime geliyorum.
Gündüz mümkün olduğunca burnumu dışarı çıkarmıyorum akşam üstü serinliğinde işlerimi hallediyorum . 
Dün mecburi  olarak öğlen dışarı çıkmak zorunda kaldım. Döktüğüm terin, içtiğim suyun hesabını varıın siz yapın. 
Diyeceğim o ki Allah bu günlerde hepimizin yardımcısı olsun. 
Gelelim dün neden dışardaydıma. 
Benim gibi allerjik bünyesi olan biri öyle her istediği parfümü her istediği kozmetik ürününü kullanamadığı için, yıllar önce Loccitane ile bir tesadüfle yolumun kesişmesi üzerine artık vazgeçilmezim oldu. 
 Gelgelelim ben tam alışmışken buradaki  mağazanın kapanması beni her gittiğim yerde ,yurtiçi yurtdışı ,fellik fellik Loccitane aramama sebep oluyordu. Diyeceksiniz ki internet mağazası yok mu, var olmaz mı ama o büyülü kapıdan içeri girince kendimi çok iyi hissediyorum . Hoş dizatnı ve kokuları beni içine çekiyor. Yeni çıkan ürünlerini deneme şansım oluyor .
Sonunda burada  yeniden mağaza açtılar. Ve ben de en sadık müşterileri olarak uğramadan geçer miyim hiç? 
Loccitane'nın burdaki şubesinde öyle tatlı bir güzellik uzmanı var ki ayda bir beni cilt bakımı için çağırır oldu. Dün de arayınca sıcak mıcak dinlemedim koştum gittim. 
 Ayça aman efendim nasıl tatlı , nasıl ilgili ve bir o kadar da bilgili. 
Hangi ürüne ihtiyacım olduğunu söylüyor benim meraklı sorularıma bıkmadan cevap veriyor. Bitki
Loccitane'da değmeyin keyfime
çayımla birlikte başlıyor maskelere el masajlarına ohhh değmeyin keyfime. 
Loccitane'nın o büyülü dünyasında  hoş kokular içinde ben ne hayaller kuruyorum sormayın ? 
Bilmem kullananınız var mı ama gerçekten bu konuda tek geçeceğim ürünlere sahip. 
Kalitesi verilen parayı fazlasıyla hak ediyor. 
Bulunduğunuz yerde bir Loccitane varsa mutlaka uğrayın eminim memnun kalacaksınız. 
Bir de kullandığınız ürünlerin kutularını getirdiğinizde %10 indirim yapıyorlarmış . Nasıl sevindim . Atmaya kıyamadığım parfüm şişelerimi götüreceğim bir dahaki sefere.
İnternet  mağazasına göz atmak isterseniz 
Loccitane

Sevgiyle 

9 Ağustos 2016 Salı

Kahveci Güzeli Tigris

Selammmm keyifler nasıl bakalım?
Yeni tanıştığım dostlarımdan bu günlerde çok sordukları soruyu bu yazımla tekrar cevaplamış olayım . Nostaljik Salı yazısı olsın
Tigris Türk Kahvesi Aşığı
   

Her yerde karşılaştığım hemen hemen herkes şu soruyu sıkça sorar oldular.
- Bu kahve tutkusu nerden geliyor ?
    Annem bana hamileyken ,diğer kadınlar gibi erik , karpuz , turşu, tatlı, tuzlu, acı binbir güzel lezzette yiyecek varken , O tutmuş kahve aşermiş. Kahveyi kuru kuru yermiş. Daha önceki hamileliklerinde böyle bir şey yaşamamış. Benim kahve tutkum annemin karnında başlamış.
   Sonrasında, kahve şimdiki gibi her zaman herkes tarafından içilmezdi ki? Bayramda , seyranda, kız istemede vb. Ama dedemlerin evinden hiç eksik olmazdı. Hatta yeşil çekirdek kahve alınıp kavrulur, pirinç kahve değirmeninde taze taze çekilirdi. Dedem her gün bakır cezvede mangal közünde pişmiş kahvesini mutlaka içerdi. Bir gün annemler ve teyzemler bir yere gitmişlerdi. Ben de dedeme sürpriz olsun diye kahve yapayım dedim. Sekiz yaşındaki bir çocuğun kavrayacağı şekilde cezveye suyu koydum, kahveyi şekeri ekledim. Gördüğüm kadarıyla kahveyi yapmaya gayret ettim. Ama gelin görün ki kahve dupduru su gibiydi. Kahvesini çok az attığım için ölçüyü tam tutturamamıştım. Yine de dedeme götürdüm. O kadar beğenerek içti ki. Beni kırmamak için çok güzel olduğunu söyledi. Ama ben biliyordum bir yerde yanlış yapmıştım.
   Teyzemler gelince hemen sordum . " kahve nasıl yapılır lütfen bana öğretin " dedim. Teyzem de nasıl yapmam gerektiğini bir güzel anlattı. Ve ben kahve yapmaya başladım. Her seferinde dedeme daha güzel kahve yapmaya başlayınca şevkim daha da arttı. Hatta o sene bayramda kahveleri ben yapmıştım. Herkes büyük bir beğeni ile içip bana fazla fazla bayram harçlığı vermişlerdir.
   İşte o gün bu gündür kahveleri ben yapar oldum. Yirmili yaşlardan sonra da kahvenin kültürümüzdeki özel yerini daha iyi kavramaya başladım. Kahvenin damağımda bıraktığı eşsiz lezzetten bir daha da vazgeçmedim. Kahveci güzeli oldum çıktım. Her gün mutlaka bir fincan kahvemi ritüel şeklinde hazırlayıp hoş sunumlarla içmekten büyük keyif alır oldum.
    Yine Bol köpüklü nefis bir Türk Kahvesi nasıl yapılır diye sorarsanız, bana göre tarifi şudur.
Öncelikle taze çekilmiş kahve, bakır cezve, soğuk su iyi bir kahvenin olmazsa olmazlarıdır. Yapacağınız fincanla ölçülen su cezveye eklenir. Bir tepeleme kahve kaşığı( esikden kahve kaşıkları vardı, şimdilerde yok. Çay kaşığından büyük , tatlı kaşığından küçük boyda olurdu.) kahve, suya ilave edilir. Eğer sade kahve yapılacaksa başka bir şey ilave edilmez. Az şekerli yapılacaksa 1 küp şeker, orta şekerli kahve için,1.5 küp şeker, şekerli kahve için de 2 küp şeker ilave edilir. Tabiki bu ölçüler orta boy fincanlar için geçerli. Sonrasında ben hiç karıştırmadan direkt çok kısık ateş üstüne cezveyi koyuyorum.su kaynamaya başladıkça kahve de içinde karışıp köpüklenmeye başlayınca bir seferde fincana boşaltıyorum. Ve köpüksüz olma şansı olmuyor. Ama bir kaç kişilik yapıyorsam , kahve kabarmaya başladığında köpükleri kaşıkla alıp fincanlara bölüştürüyorum. Kaynayınca tek seferde fincanlara alıyorum. Genellikle bu yöntemle bol köpüklü kahve yapıyorum. Ama bazen kahve köpüksüz olabiliyor. Bu da kahvenin taze olmaması ya da iyi kalite kahve olmadığını gösteriyor. O yüzden bildiğim yerden taze çekilmiş kahve almaya dikkat ediyorum. Paketlenmiş kahveleri mecbur kalmadıkça kullanmıyorum.
   Haydi siz de  şimdi bol köpüklü bir kahve yapın , her yudumunda kırk yıllık hatırımız olsun.

7 Ağustos 2016 Pazar

#BloggerLife2 MİM

#BloggerLife2 MİM

Hu huuu nasılsınız blog aleminin güzel insanları.
Genç şairlerimizden sevgili Emre Bektaş Satır arası güzel bir mim etkinliğine davet etmiş. Kendisine teşekkürlerimi sunuyorum. Onu hala tanımayanlar varsa bloğuna uğramanızı tavsiye ederim.

Gelelim MİM'e

1- Blogger denilince akılınıza gelen üç şey nedir?

Blogger denilince  öncelikle sınırların kalkması, hayallerimin konuşması
Sonrasında  her klavyenin arksında içten dostlar ve karşılıksız iyilikler yapan güzel yürekli insanlar
Ve tabiki burada bulunma amacına uygun kendindekileri paylaşan , paylaşmayı seven insanlar  aklıma geliyor.
Blogger sayesinde Türkiye'nin dört bir yanından gerçek dostlar edindim, hepinize çok teşekkür ederim.

2- Her temadan ( Kişisel,gezi,kozmetik,kitap vs.) yazılarını en çok beğendiğiniz, okumaktan bıkmadığınız bloglardan örnek verin desem?

 Ne kadar zor bir soru. Ay o kadar çok takip ettiğim dostum var ki, birini yazsam diğeri küser bana.
Ben bu soruyu sona saklıyorum. Mimleyeceğim isimler örnek olsun hepimize.

3- Yeni blog yazmaya başlayan arkadaşlara verebileceğin öneriler neler?

Eh artık buraya yıllarımı veren bir blogger olarak naçizane bir kaç önerim olacaktır.
 Öncelikle bloğunuz hangi kategoride olursa olsun, özgün olmayı unutmayın. Başka blogları mutlaka takip edin ve yorum yazmayı asla unutmayın.  Blog yazmak kadar bu işin teknik kısmını da iyi bilmek gerektiğini aklınızdan çıkarmayın. İçten  ve nazik olmayı elden bırakmayın. Ziyaret ettiğiniz bir bloğu takip etmeye başladınız diye o blog da sizi takip etmek zorunda olmadığını bilin. Yani diğer sosyal hesaplarınızdaki gibi burada takipe takip yapılacak diye bir kural yok. Herkes kendi tarzına uygun blogları tercih eder. Siz özgün oldunuz mu zaten takipçileriniz de o oranda artacaktır.

4- Hangi ülkede yaşamak isterdin? Ya da en çok gitmek istediğin mekanları yazabilir misin?

Ülkemi çok seviyorum Türkiye'de yaşamaktan da gurur duyuyorum.
Ama gezmek yeni yerler görmek, yeni kültürleri yaşamıma dahil etmek her zaman hayallerimde vardır.
İspanya Sevilla'da  kısa bir süre yaşamak isterdim.
Yine Avrupa'nın pek çok şehrini görmek isterim.
Ülkemden de Mardin ve Hatay görmek istediğim yerlerin başında geliyor.

Sorular bu kadardı.

Gelelim mimleyeceğim dostlarıma.

Ilgının Renkli Dünyası
Acemi Demirci
Kore fenomeni
Didemika
Sade
Örgü Çantam
http://minikare.blogspot.com.tr/

Not: mim etkinliğinde yukarıdaki resim kullanılacaktır.
Ve isteyen bütün blogger dostlarımız mimde görevlidir . Sevgiyle 

6 Ağustos 2016 Cumartesi

Eğreti Gelin(ler)

Selam dostlar bugün bir kitap, bir film ve bir müzikle geldim.
Ellerim kollarım dolu dolu anlayacağınız.
Hepsi birbirleri ile bağlantılı olduğu için birini diğerinden ayıramazdım ki a dostlar.
Evettttt kitapla başlayalım.
Eğreti Gelinler

 Kitabın Adı:  Eğreti Gelinler
 Yazarı       :  Şükran Kozalı
 Yayınevi    :  Bilgi Yayınevi
Denizli doğumlu Yazar Şükran Kozalı'nın Göller Şehri ( Denizli)'nden başka bir yerde yaşanmamış " Eğreti Gelin" geleneğini konu aldığı kitabı.
Zengin ailelerin  ergenlik çağına gelmiş oğullarını evliliğe hazırlamak adına, evlerinde belli bir süre misafir ettikleri, artık bu işte tecrübe sahibi olmuş, Ladik,Kostak Emine , Yörük Güzeli Gülnaz ve nicelerinin dört duvarlar arasındaki geçici sefalarının dramı olarak karşımıza çıkıyor.
"Konuşma Sevgilisi" tanımından yola çıkarak günümüz ve geçmişten bölümlerle , bir bohça ile her an kapı dışarı edilebilen " Eğreti Gelinliğin"; yasaklar, aşk ve toplumun acımasız kuralları yumağı içinde gerçek yaşanmışlıkların su yüzüne çıkartıldığı kitap.
Kitaptan yola çıkılarak 1930'lu yılların eğreti gelini beyaz perdenin de konusu olmuştur.
Eğreti Gelin


Filmin Adı : Eğreti Gelin
Yönetmen : Atıf Yılmaz
Oyuncular: Müjde Ar, Metin Akpınar, Nurgül Yeşilçay,Fikret Hakan
Yapım Yılı :2005

2005 Altın Koza Film Festivalinde en iyi kadın oyuncu ödülü (  Nurgül Yeşilçay) ve en iyi müzik ödülü (Atilla Özdemiroğlu) alan film.
 Cumhuriyet'in ilk yıllarında Denizli Belediye başkanının oğlu Ali'yi evliliğe hazırlamak için Kostak Emine'nin  Eğreti Gelin olarak getirilmesi ve Ali ile Emine'nin  toplumca yasak görülen aşkının acıklı öyküsü.
Eğreti gelin filminin ikincisi Eğreti Gelin-Ladik de çekilmiş. Ne zaman görücüye çıkar merakla bekliyorum.

Eğreti Gelin filmi kadar ses getiren şarkısı, Sezen Aksu tarafından yazılıp bestelenmiş. Düzenleme Atilla Özdemiroğlu'na ait

Ödünç geldim,
Emanetsin elimde...
Yasak döşeklere ömrüm serilir...
Ali derim,
Dünya döner dilimde...
Usul yaklaş çocuk kalbin kırılır....

Çocuk uyur; er uyanır koynumda....
Duyulsun ki ibret olsun aşkımız...
Eğretiyim bana yer yok düğününde..
Kırk düğüne bedel günahımız... 






3 Ağustos 2016 Çarşamba

Tarçın Kokusunda Zaman

Cevizli Tarçınlı Kek

Günün kızıllığından bir parça çalmış ,kuyruğuna ebem kuşağı bağlamış kırlangıçlar çığlık çığlığa.
 Gülkurusu yüzünü güneşle yıkamış huzurun saatinde küçük ev.
Kürdilihicazkardan dem vurmuş bestekar  tarçın kokusuna karışmış kemanın büyülü sesi.
 Komşunun ağlayan bebeği ile yavru kedinin sesi yarışı başa baş götürüyor. Akşamın huzuru saklanmış ,dalından yeni kopmuş limonun sıcaklığına.
Nedendir sevmelerim bu saatleri ?
Güneşin koynunda ısınmış kahve en güzel rahiyalarını salmış,kek kıvamında yumuşacık zaman. 
İpekten gömleğini geçirmiş sırtına, bir dilim huzur sunuyor  Akşam.
O'nun kokusu karanfilin en kızılında yakıyor, yakıyor.


2 Ağustos 2016 Salı

Nereye Kayboldun Tigris?

Selam Millettttttt,
Ay herkesi bir telaştır meraktır almış nerde bu Tigris diye ? 
Yine hastalandı mı diyenler? 
Buraları terk etti mi diyenler ? 
Merak etmeyin çok iyiyim , ilaçlarımı alıp doktor kontrolünde olduğum sürece bana hiçbir şey olmaz. 
Hem Allah da koruyor beni.
Şimdi mutlu olma zamanı üzülmek yok artık üzenler de yok. 
Sizleri hiç terk eder miyim . Buradaki güzel insanlar benim yaşama sevincim. 
Peki nerdeydim kaç gündür ayyyy sormayın amaaa vallahi anlatmam. 
Şşşşşşş uğuru kaçar sonra 
Belki sonra bahsederim . 
Çok iyi olduğumu bilin şimdilik yeter. 
Fırsat buldukça yazmaya devam edeceğim. 
Öyle gitmek var mı , korkmayın korkmayın gitmiyorum bir yere . 
Bu arada telefon, sms,viber, whatsapp, wowapp, instagram, hangouts ,mail ve google plustan ulaşarak bana yazdığınız , merak dolu mesajlarınız için hepinize çok teşekkür ederim . 
Meğer sevenlerim sarmış tüm Türkiye'yi
Şimdilik sevgiyle kalın . 
Şuraya sevgiyle yapılmış bir kahve bırakıp kaçıyorum kırk yıllık hatırlar adına .
Bu kahve çok özel

Öne Çıkan Yayın

Yalnızlığa Dair

Birine bağlanamayacak kadar        kalabalık yalnızlıklarım         var benim .  Tigris