|
Kahveli Soylesiler 3 |
Merhaba dostlar
Evet nerde kalmıştık ?
Sizler ilk iki bölümü okurken ben de üçüncü kısmını yazmaya koyulayım .
Hadi herkes kahvesini alsın
Kahveli Soylesiler 1
Kahveli Söylesiler 2
Çocukluğumun tatillerini geçirdiğim Trabzon'da dedemin evinde yaşadığım anlara dair başlayan söyleşimizin üçüncü bölümü fuar anılarıma dair.
Her yaz büyük heyecanla beklediğimiz Doğu Karadeniz Fuarı evimizin hemen aşağısında kurulduğu için en az bir iki kere gitme fırsatımız olurdu. 26 Ağustosta açılışı yapılan Doğu Karadeniz Fuarının haberini TRT'de görmek nasıl da sevindirirdi beni.
Akşamın alaca karanlığıyla birlikte dönme dolabın yanıp sönen ışıkları ve ara ara rüzgarın getirdiği sesi duyulmaya başlayınca heyecanım ikiye katlanırdı.
Teyzemin gönlünü yapıp akşam yemeğinden sonra , ok gibi yerimden fırlayıp en güzel kıyafetimi giyer, saçımı başımı düzeltip fuara gitmek için hazırlanırdım.
Teyzem " Aman emanetsin " diyerek sıkı sıkı elimden tutardı.
Fuarın kapısına gelince biletçiden bilet alıp döner kapıdan sırayla geçerdik.
İçeri girince rengaren ışıl ışıl bir dünya bizi karşılardı.
Bir tarafta lunaparkın müzik kutusunu andıran ışıklı ve müzikli dünyası diğer tarafta ,
Kurulan standların pırıl pırıl ışıkları, bir çocuğun hayal dünyasında yaşattığı küçük sevinçleri için fazlasıyla albeniliydi.
İlk önce bütün standlar gezilir . Fuardan hatıra kalması için mutlaka küçük bir hediye alınırdı .
Taşlı bir yüzük en sevdiğim hediye olurdu.
Fuarın vazgeçilmezi horon nakışlı çay bardakları ve diğer züccaciye ürünleri hatıra olarak alınırdı.
Bir başka standda yine fuar ve karadeniz temalı şişelerde çay, tütün hatta ve hatta hamsi kolonyalarının turuncu , yeşil , kırmızı , sarı renkleri ve kokuları içinden seçim yapmak çok zor olurdu.
İncik boncuk standlarının yanında en ilgi çeken yer köpük havuzunun bulunduğu stand olurdu.
Tatilde çalışan babaya duyulan özlemle fuar sigarasından mutlaka hediye alınırdı.
Bir deterjanın tanıtımı için köpükten oluşmuş havuz bütün çocukları kendine çekerdi.
Ortanca abimin de bir yaz tatilinde çalıştığı fuarın fotografçısında kovboy,köylü kızı vb.figürü çizilmiş tabloların üst kısmındaki yuvarlaktan başımızı sokarak fuar hatırası fotografı çektirmek adettendi.
Gezmekten yorulunca dinlenmek için en uygun yer çocuklar için hazırlanmış, çakıl taşları döşenmiş tahta sandalyeli yazlık sinema olurdu. Güzel bir çizgi filme frigo buz eşlik ederdi.
Luna oarkın gittikçe yaklaşan sesi , büyülü ışıkları kendine çekerdi. Büyük demir kapıdan içeri girince eğlence o zaman başlardı.
Dönme dolap ve uçan sandalye her ne kadar beni korkutsa da binmeden edemediğim iki mutluluk oyuncağımdı.
Çarpışan arabalar abilerimin ilgisini çeker ben de kenardan kenardan onların heyecanına ortak olurdum.
Ordan sihirbazın bulunduğu yere geldiğimizde gözlerimi dört açardım. Ateşten nasıl şeker çıkardığına hayretle bakardım.
Sihirli aynaların içinden geçmek kendimize bakıp bakıp gülmek, kendimizi dev aynasında görmek
hayallerimin en güzel oyuncaklarıymış meğer .
Hele o suda yüzen plastik ördrklere tüfekle ateş edip peluş ayıcıpı kazanan kocaman adamlara ne demeliydi.?
Hem o ayıcığa sahip olma isteği hem de plastik de olsa bir ördeğin tüfekle vurulmasına dayanamayıp git geller yaşayarak için için böyle oyun mu olur düşüncesi.
Trabzonspor denilince kadınından erkeğine herkesin fanatik olduğu bir şehrin fuarında bir kaleci ve ona şut çeken müşteriler olmaz mı?
5 te 5 gol atan kişinin ödülü marlboro sigarası olurdu.
Külkedisi misali gece yarısı olmadan uykulu ve yorgun eve dönerdik . Bir anda büyübozulur fuar karanlık ve derin bir sessizliğe gömülürdü.
O geceden kalan taşlı yüzük parmağımda uykuya dalar , rüyamda dönme dolapta kendimi uçarken bulurdum.
Sabah bir daha ne zaman gideceğimizi teyzeme defalarca sorardım.
O da kırmaz bir de gündüzden götürürdü beni.
26.02.2017
|
Resim yazısı ekle |