13 Ağustos 2015 Perşembe

Edirne'ye Doğru

İstanbul'da dolu dolu ve bir o kadar  da hızlı geçen 8 güne bugün de Kırklareli ve Edirne'yi sığdırdık. Trakya'yı hep merak eder , tv de gördüklerimle yetinemezdim. Öğlen çıktığımız yolculukta ilk durağımız kendi halindeki sessizliğine gömülmüş küçük bir şehir olan Kırklareli oluyor. Haliyle buradaki molamız da kısa tutuluyor. Yarım saatlik dinlenmenin ardından Edirne'ye doğru yolumuz devam ediyor. Alabildiğine günebakan tarlalarından geçen yol bizi sonunda Mimar Sinan'ın Ustalık kelimesinin hakkını verdiği Muhteşem "Selimiye Camii " ile buluşturuyor. Cami
nin  avlusu bütün asaletiyle ile bizi karşılıyor. Bir mabedin size sunabileceği huzurun doruğunda kubbenin ihtişamlığı karşısında gözlerimi alamıyorum. Buraya gelmeden önce duyduğum bazı rivayetleri hatırlıyorum. Müezzin mahfilinin dokuz ayağından birinde ters laleyi görmek mümkün. Ki bunula ilgili bir çok rivayetler var ; Mimar Sinan'nın Camiyi yaptığı yerde daha önce lale bahçesi olduğu ve zorla ikna edilen sahibine gönderme yapmak için ters lalenin konulduğu. Bu rivayetlerden sadece birisi.4 minareli caminin her minarede üçer tane şerefesi bulunmakta . Bu da  ikinci Selim'in Osmanlı'nın onikinci Padişahı olduğu anlamındadır. Minarelerin üç şerefesine üç ayrı merdivenle çıkılırken aynı anda çıkan üç kişinin birbirini görememesi Sinan'nın ustalığının başka bir ispatıdır. Bir çok yabancı mimarın bu muhteşem eserden yola çıkarak günümüz mimarisinde  Mimar Sinan'nın kullandığı teknikleri örnek almışlar.Yine bu camiye ait rivayetlerden birisi , caminin yapımı sırasında birgün çocuğun biri caminin minarelerinden birine bakarak "şu minare eğri" dediğini duyan Mimar Sinan işçilerden bir halat ister ve minareye halatı bağlatır. İşçilerden halatı çekmelerini söyler ve çocuğu yanına çağırarak minareye bakmasını söyler. Minare düzelince tamam demesini ister. Ve işçiler anlam veremeden halatı çekmeye devam ederler. Çocuk "tamam düzeldi" diye bağırınca Sinan ustalar dönerek ince zekasının ürünü şu sözleri söyler. " çocuğun aklındaki eğri kavramını silmek gerekirdi. Yoksa bu kulaktan kulağa dedikodu olarak yayılırdı ve halk arasında caminin minaresi eğri inancı doğardı" camiden istemeyerek de olsa ayrılmak zorundayız. Çünkü daha göreceğimiz yerler var. Caminin hemen yanındaki Selimiye Arastası'ndayız. Burası kapalı çarşı tarzında küçük dükkanlardan oluşuyor . Rengarenk ve mis kokulu meyve sabunları, Edirne ve Selimiye Camii temalı hediyelik eşyalar, aynalı süpürge vb. şeylerin satıldığı tarihin izlerini taşıyan mekan bütün albenisiyle karşımızda.meyve sabunları ve  aynalı süpürgelerden almadan geçmiyoruz.
Aynalı süpürge bir zamanlar genç kızların olmazsa olmazı çeyizlerindenmiş. Ama şimdilerde süpürge ustalarının, teknolojiyle birlikte evlerde elektrik süpürgelerinin kullanılması nedeniyle , her geçen gün sayıları azalmış ve artık süpürgelerin minyatürü yapılır olmuş. Havanın bunaltıcı derecede sıcak olması yürümemizi güçleştiriyor. Karaağaç'ta ceviz ağaçlarının serinliğinde soğuk bir içecekle kendimize geliyoruz. Akşam üzeri karnımızın zil çalması bize acıktığımızı hatırlatıyor. Edirne'ye özgü ciğer tava burada yenmesi tavsiye edilen yiyeceklerin başında geliyor. Edirne çarşısında bu işi en iyi yapan lokantanın olduğunu biliyoruz ancak oraya dönme şansımız olmadığı için Meriç nehri kıyısında bir restauranta oturmayı uygun buluyoruz. Beni tanıyanlar ciğerle aramın olmadığını çok iyi bilirler. Ben köfte yemeyi tercih ediyorum, geri kalan herkes büyük bir keyifle ciğerlerini yiyorlar. Akşamın serinliğinde Meriç nehri daha bir ayrı güzellik sunuyor.  Her yeri tarihten bir iz taşıyan Osmanlı'nın başkentliğini de yapmış Edirne'yi bir güne sığdırmanın imkansız olduğunu bilerek  dönüşe geçiyoruz çünkü yolumuz uzun. Meşhur Kavala kurabiyesi ve badem ezmesi de alarak  yola koyuluyoruz. 

2 yorum:

  1. Minyatür de olsa bir geleneği yaşatmaya çalışmaları, küçük süpürgeler yapmaları güzel bir düşünce... e tabi işin kolayı varken aynalı süpürgeler artık evleri süsleyen bir dekor olacak demekki..:) Meriç Nehri de ne güzel görünüyor...Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her geçen gün bir sanatımız yok olmayla karşı karşıya .Meriç sakin sakin akıyor bu mevsimde.

      Sil

Öne Çıkan Yayın

Yalnızlığa Dair

Birine bağlanamayacak kadar        kalabalık yalnızlıklarım         var benim .  Tigris