29 Haziran 2015 Pazartesi

Yollardan Sonra


Yine tatil, çantam sırtımda ve ben an itibariyle yine yollardayım . Öğleden sonra karar verilmiş bir gezi. Bakalım bu seferki yolculuk nereye ? Gittiğimde söyleyeceğim gizli kaçış yerimi , sürpriz olsun. Nereye gittiğim hakkında tahmini olan ?

28 Haziran 2015 Pazar

Ve Final


Seminer dönemleri öğretmenler tarafından, gereksiz formalite olarak yapılan angarya işlerle gün doldurmak olarak nitelendirilir. Her sene aynı şeyler söylenir ama kimse de bir adım atarak değişiklik yapma gereği duymaz , nasılsa böyle gelmiş böyle gidiyor düşüncesiyle.Belirlenen konular , hazırlayan öğretmenin kendisinin bile zor duyacağı sestonuyla okunur, herkes kendi havasında ilgilenen belki bir kişi çıkarsa çıkar. Son derece sıkıcı geçen zamanın bir an önce bitmesi için içimden dua ederim. Son gün sıra bana geldi. Anne eğitimlerinden alışık olduğum için sunumlarımda hep fark yaratmışımdır. Önce oturma düzenini değiştirmekle işe başladım. U düzeninde herkesle göz temasında bulunacağım için sunumun daha aktif hale gelecekti.Resimler ve dinlendirici bir müzik eklediğim sunumlarıma yardımcı olacak slaytlarımla hazırlığımı yaptım. Herkes kapıdan içeri girdiklerinde önce bir şaşırdılar. Oturma düzeni ve müzik dikkatlerini çekti. İşe bir oyunla başlayacağımı söyledim. Kare bir kutu gösterdim ve içinde ne olmasını istediklerini sordum. İstediğim olmuştu herkes merakla ağzımdan çıkacak kelimelere odaklanmışlardı. Eğlenceli şeker oyunundan sonra , ortada rahat bir şekilde dolaşıp her öğretmenin fikrini  daha yakından dinleyebileceğim alan sayesinde katılım daha fazla oldu. Tabiki sunum sonunda da bir oyun vardı.Dağıttığım beyaz kağıtlardan uçak yapmalarını istediğimde önce yüzüme şaşkınlıkla baktılar , bazı öğretmen arkadaşlarım nasıl yapacaklarını bilemediler , sonunda seminerin olumlu olumsuz yönlerini yazdıkları uçakları uçurmaya gelmişti. Yüzlerindeki çocuksu sevinç görülmeye değerdi. Ve final büyük alkışlar eşliğinde yapıldı. Haliyle fark yaratmanın gururuyla,  mutlu yüzler eşliğinde 1.5 saatin nasıl geçtiğini ben dahil kimse anlamadı.

23 Haziran 2015 Salı

Kırmızı Telefon


Bak şu kırmızı telefonun  bana ettiklerine . Geçen gün müdür yardımcısının odasında görünce beni çok eskilere götürüp , güzel ve özel anıların kulaklarının çınlamasına sebep oldu. Fotografını çekmek için kullanılan son model akıllı telefona hüzünle bakıp " sen yokken ben vardım " dediğini duyar gibi oldum .Hatta öyle ki herkesin evinde de yoktum der gibiydi. Postacıların kredi kartı faturaları yerine mektup , tebrik kartı getirdikleri ,benim çocukluğuma denk gelen , dönemde öyle herkesin evinde telefon yoktu.Bunun için PTT' ye başvurulur , bulunduğunuz yere göre en az bir yıldan önce telefon sıranız gelmezdi.Bizim ilk telefonumuz bir tanıdığın bize emanet olarak verdiği numarası sayesinde olmuştu.Evin başköşesinde süslü dantel örtüsüyle yerini almış, çok  geç  ya da çok erken saatte  çalan, yürekleri ağıza getirecek zil sesiyle her seferinde korku sebebi olmuştur. Abilerimin o dönemde doğuda asker olmaları korkumuzun birinci sebebiydi.çok şükür kötü bir haber ulaştırmadı bize . Bu kırmızı güzelliğin  özel anları da hafızamda kalmıştır hep. Kısa mesajın , e postanın olmadığı bir dönemde bir kere çaldırıp kapatmak gizli şifremizdi aramızda. ( nasılsın , napıyorsun , aklımdasın manalarını yüklemekti o bir  kere çaldırıp kapatmak) . O dönemde şehirlerarası görüşme yapmak için önce santralden numara yazdırılır sabah aradığınız numara  akşam üstü ancak bağlanırdı. Telefonla konuşma adabı vardı. Öyle aklımıza estiği saatte kimse aranıp rahatsız edilmezdi.(Keşke diyorum şimdi de aynı kurala uyulsa.Bazen münasebetsiz insanlar yüzünden telefonu tamamen kapatma gereği duyuyorum).sabah 10.00'dan önce gece 22.00'dan sonra çalan telefonlar "hayırdır İnşallah " diye açılır  kötü haber korkusuyla yürekler pır pır ederdi. Bir de her numaranın bir telefon sapığı olurdu.Olmadık zamanlarda çalan ,bir umutla açılan telefon " offf yine mi? " diye kapanırdı.Bazen de yanlış numarayı çevirmiş kişi olurdu , kırmızı telefonun ahizesindeki ses.Bazı evlerde paralel telefonlar olurdu.Aynı anda iki kişi konuşma imkanı bulurdu. Kırmızı telefon bazen de bir tanıdığa şaka yapma aracı olarak da kullanılırdı. Şakayı yapan kişinin daha fazla dayanamayıp gülmesiyle şaka son bulur, her fırsatta "nasıl da işlettim seni " sözüyle şakazedeye fenalık geçirtilirdi. Görüşme bitince dantel örtüsü mutlaka örtülür , çocuklardan uzak tutmak için yüksekçe yapılan aynalı mermer telefonluklarda  bulunurdu ,yeşil krem rengi , çoğunlukla resmi kurumlarda gördüğüm siyah kardeşleri gibi.

15 Haziran 2015 Pazartesi

Zamanın yüzü

Eskimeyen bir yüzdü, aynanın aksindeki , zamanın köhneliğine inat 

10 Haziran 2015 Çarşamba

Doğayla Başbaşa


Ha bugün ha yarın , hava muhalefeti nedeniyle bir kaç kez ertelemek zorunda kaldığımız doğa gezimizi nihayet bugün gerçekleştirdik.Bir yıl boyunca gün güneş görmeden sınıfta geçen günlerin acısını çimlerde yuvarlanarak ağaçlara sarılarak çıkardık. Yedik içtik ,güldük söyledik. İki gün sonra meleklerimle yollarımızın ayrılacağını bilmek içimdeki burukluğun sebebiydi. Akşamın serinliği ,yarınki buluşmamız için veda etme zamanının habercisi oldu.

3 Haziran 2015 Çarşamba

Ben Küçükken MİM

       İşte yeni bir mimle yine karşınızdayım sevgili  dostlarım .Bugünkü mim  Renkli Pasta Sepeti'nin tatlı sahibesi, üç tane birbirinden güzel evladın annesi, leziz ve bir o kadar da görsel sunumları olan yemekleriyle göz zevkimizi okşayan sevgili Nahide Zerayak tarafından, tarafıma gönderildi.
   Ben Küçükken diyorum ve söze başlıyorum.
   Üç tane erkekten kardeşten sonra evin en küçük çocuğu ve tek kızı olarak tahtıma kurulduğum günden bu yana ben hala küçüğüm ve hiç büyümeyi de düşünmüyorum.
     Bunun yanında gerçekten küçüklüğüme dönecek olursam, hareketli bir çocuk ve etrafında dört dönen anne baba ve abiler .Sakınan göze çöp batar misali , bütün tedbirlere rağmen balkondan düşme , havuza düşme, evde kaybolup da bulunamama gibi verilmiş sadakamız olduğu düşünülerek küçük sıyrıklarla atlatılan kazalar dışında (O günden sonra  Felaketzede namıyla anılan ) sevimli ve sempatik yer cücesi  bir çocuk. Apartmanda büyüyen çocuklara göre şanslı olarak  güller ve çiçeklerle bezeli bahçede  Van kedisi yavrularını mıncıklayıp , kedilerin tırmalamalarını gıdıklama olarak algılayıp "anne kedi beni gıdıklıyor" diyecek kadar  kedi delisi.Güne radyo sesiyle uyanıp arkası yarınlar ,okul radyosu, yurttan sesler ,akşam faslı, çocuk bahçesi gibi kültürel ve öğretici programlara kulakları aşina olan ,Televizyonun açılış saatini heyecanla bekleyip uykudan önceyi izlerken sobanın yanındaki divanda uyuyakalan.Sık sık kesilen elektrikler nedeniyle heyecanlanıp babamın anlatacağı masalı büyük keyifle dinleyen , Annemin mutfağa gitmesini fırsat bilip dört kardeş çift kale maç yapan solak olmanın avantajıyla kaleye topu başarıyla gönderen doğduğumda, ortanca abimin "basket takımımız bozuldu" şikayetleri karşısında onlara erkek kardeşi aratmayacak kaabiliyette aklıma geldikçe özlemle hatırladığım küçük sevimli anlar. Kağıttan hazırladığımız hacivat ve karagöz figürlerimizin mum ışığında tutuşmasıyla gölge oyunu hevesimizin suya düşmesi, Ailecek oynadığımız haritada ülke bulma, isim şehir , ilçe bilme oyunları sayesinde genel kültürümün temellerinin o günlerden atılması ,12 eylül günlerinin canlı şahidi olmak , geceleri sokağa çıkma yasakları , silah sesleri içinde korkulu günler geçirmek,Yaz ve kış olimpiyatları, Akdeniz oyunları, dünya kupası, artistik buz pateni şampiyonası,tenis turnuvaları gibi sportif etkinlikleri tv'den büyük bir ilgiyle izlemek.Her mevsimi meyvesi sebzesi ve hava koşullarıyla olduğu gibi yaşayabilmek, Ramazan'ı , bayramları bütün kutsallığıyla hissedebilmek,akşam ezanıyla eve girip bütün ailenin bir odada toplanarak sevinçleri , üzüntüleri beraberce yaşamak,Sıkıntılı günlerde yaşananları küçük dünyasında  çok derin hissedip "babaların parası bitmez" sözüyle boyundan büyük kelimelerle yansıtmak. Kahve tutkusunun sekiz yaşında dedesini mutlu etmek için kahve yapmasıyla başlayan ,bütün milli bayramlarda şiir okuma yeteneğini , sonralarda yazma yeteneği olarak da ortaya çıkaran,buna rağmen okuma yazmayı ikinci sınıfta öğrenen

,Doğum günü için stüdyoda çekilecek siyah beyaz "haftalık fotograf " için nasıl poz vereceğini kendi gösterip fotografçının camekanında o fotografla gelen geçenin ilgi odağı olmak,çocuk olmanın hakkını verip içindeki çocuğa küsmeyi beceremeyen şimdilerde en küçük yeğeninin deyimiyle "büyük yumurcak" bir kız işte...





Bu mim sayesinde tatlı anları bana yeniden yaşatan sevgili Nahide Zerayak'a  çok teşekkür ediyorum.
Mimlerin kuralı olarak mimlemek istediğim dostlarıma gelince
Hayatım Ve Hatıralarım 
Sürpriz Misafir
Gooogoook,
mimlerinizi merakla bekliyorum

1 Haziran 2015 Pazartesi

Mevlam Güzel Eyler


Günlerdir beklediğim, stres üstüne stres yaşadığım sonuçlar nihayet bu akşam üstü açıklandı. Nedense sabahtan beri üzerimde bir rahatlık bir dinginlik vardı. Sonucunu baştan da tahmin ettiğim gibi , il içinde istediğim hiçbir okula yerleştirmem olmadı. Buna rağmen ne bir üzüntüm ne bir sıkıntım var. İçimde dahaiyisiolacak hissi var. Eskiden olsa çok üzülür , günlerce sıkıntıya sokardım kendimi. Yaşla beraber düşünceler de olgunlaşıyor. Bunda da var bir hayır demeyi öğreniyor. Hayatta bazı şeyler kaderinizin önüne geçemiyor. Mutlaka bir yerde ekmeğimi kazanmaya devam edeceğim. İşsiz güçsüz ,zor kanaat geçinen insanların yanında benim ki dert bile değil , binlerce şükür olsun , Mevla görelim neyler, neylerse güzel eyler. ( Bu arada hiçkimsenin tahmini tutmadı ) 

Öne Çıkan Yayın

Yalnızlığa Dair

Birine bağlanamayacak kadar        kalabalık yalnızlıklarım         var benim .  Tigris