SANDIĞIN HÜZNÜ
Bir zamanlar, kalabalık bir şehirde, eski bir apartmanın köşesinde, tozlu bir odada, zamanla sararmış bir çeyiz sandığı duruyordu. Sandık, tahta işçiliğiyle göz kamaştıran detaylarıyla dikkat çekiyordu; ancak yılların geçmesiyle birlikte üzeri örtülmüş ve unutulmuştu.
Sandığın içinde, geçmişin sıcak anılarını taşıyan eşyalar birikmişti. Her biri, bir dönemi, bir hikayeyi anlatıyordu. Sandığın kapaklarını açtığınızda, içindeki havanın naftalin kokusuyla dolup taştığı hissediliyordu.
Bir gün, odayı temizlemek üzere bir temizlikçi, sandığın kapağını açmaya karar verdi. Kapağı açarken, hafif bir gıcırtı duyuldu; hüzünlü iniltileriyle açıldı kapak. Sandık, yıllardır kapalı kalmanın verdiği bir uyanış hissiyle açılmayı bekliyordu. Temizlikçi, dikkatlice içini incelediğinde, birçok eski eşya gördü: dantelli örtüler, el yapımı yastıklar, zarif dikişlerle işlenmiş örtüler.
Her bir eşya, sandığın içinde bir araya gelmiş, zamanın etkisinden uzakta, geçmişteki hayatların izlerini taşıyordu. Temizlikçi, en üstteki dantel örtüyü kaldırdığında, altında bir günlüğü buldu. Günlük, sayfaları sararmış, ancak hala okunabilir durumdaydı. İçinde, bir zamanlar bu sandığın sahibi olan bir kadının hayalleri, umutları ve sevinçleri yazılıydı.
Günlükte, kadının düğün hazırlıkları, çeyizinin tamamlanması, hatta ilkbahar günlerinde çiçeklerle süslenmiş bahçede geçirdiği anılar yer alıyordu. Her sayfa, zamanın nasıl geçtiğini, hayallerin nasıl canlandığını ve ardından gelen yalnızlıkları anlatıyordu. Temizlikçi, sayfaları çevirirken, o kadının hayallerinin içinde kayboldu.
Bir zamanlar, bu sandığın içindeki her parça, geleceği şekillendiren bir anlam taşıyordu. Yıllar sonra, kadının umutları ve sevinçleri, sadece tozlu bir odada değil, aslında zamanın kendisinde kaybolmuştu. Sandık, geçmişin derinliklerinden bir parça sunarak, duyguların ve anıların yeniden canlanmasını sağlıyordu.
Temizlikçi, günlükteki bir notta, kadının “Bu çeyiz, sadece eşyalarım değil; ruhumun bir parçası” yazdığını gördü. O an, sandığın anlamını derinden hissetti. Her eşya, geçmişin sıcak anılarını ve bir yaşamın hikayesini taşıyordu.
Temizlikçi, sandığı olduğu gibi bırakmaya karar verdi. İçindeki eşyaları geri yerleştirerek kapağını kapattı. Artık o oda, yalnızca bir mekan değil; geçmişin duygularıyla dolup taşan bir alan haline gelmişti. Sandık, yıllar geçse de, o kadının umutlarını ve hayallerini saklamaya devam edecekti.
Zamanla, o apartman yıkıldı; ancak çeyiz sandığı, yine de bir köşede unutulmuş olarak kaldı. Yeni gelenler, bu eski sandığın değerini bilmeyeceklerdi. Ama her an, sandığın içindeki eşyalar, geçmişin izlerini taşımaya devam edecekti. Çünkü her çeyiz sandığı, geçmişin hatıralarını, sevgiyle dokunan hayalleri ve zamanın akışıyla yaşanan duyguları saklar.
Sevgiyle
Tigris
22.10.2024