31 Mayıs 2018 Perşembe

"HIRS"lı

   
Kahve 

Selam Cafeciler.
        Akşama anlatacaklarım var. hadi alın kahvelerinizi  de rahat koltuklarınıza gömülün.
       Kulak verin söyleyeceklerime
 İnsanın yaşantısının şekillenmesindeki en önemli faktör ailesidir.Sonrasında yakın çevresi , bulunduğu toplum ve aldığı eğitimin kalitesi yaşamına yön verir.
         Bazen de en iyi koşullarda yetişse bile insan mizacı, onu esir alır. Gereksiz hırslar denizinde boğulur gider. hatta çevresindekileri de bu ihtiras denizinde boğmak için elinden geleni yapar.
         Hırs nedir peki? İnsan neden hırslanır?
       Sözlüğe baktığımda Hırs kelimesinin anlamı şu şekilde açıklanmıştır.
 "Hırs: 1- Sonu gelmeyen istek, aşırı tutku. 2- Öfke kızgınlık."

Peki soruyorum size neden isteklerimizin sonu yok?
Çevremdeki insanların içlerinde büyüttükleri  hırs,  kıskançlıklarıyla olan yarışı burun farkıyla kazanıyor. Kıskandıkça hırslanıyorlar, hırslandıkça kıskançlıkları kat be kat artıyor.
"Hep benim olsun, en güzeli benim olsun,benim , benim, ben , ben , ben , ben......" Of ki ne of sonu bir türlü gelmeyen gelemeyen ben. Biraz, korku, biraz kaygı, biraz öfke ve kızgınlık karışımı alın size enfes hastalıklı  hırs kokteyli afiyetle için ,içirin.
Hani nerede kaldı, sevgi, şefkat, iyilik.

Söyleyin bakalım şimdi sizdeki hırs ne durumda, sizi en çok ne hırslandırır.
Ya da çevrenizdeki hırslı insanlardan gördüğünüz zararın boyutu ne ?

İMDAT!... Ben boğuyorlar.

18 Mayıs 2018 Cuma

Unutturamaz- Unutmadım

Ekrem- Müzehher GÜYER
Ölümsüz aşk

 Karaman 1921 yılında  ileride hafızalardan silinmeyecek bir bebeğin doğumuna tanıklık eder. Geçen üç yılın ardından, İzmir'de devam eden yaşam hikayesi, 1944 yılı'nda Ankara radyosunda ses sanatçısı Müzehher Hanım'la yaşanan büyük aşkla taçlanır. Kısa bir süre sonra da nikah masasında mutluluğun imzası atılır. Bu ölümsüz aşk 1946 yılında meyvesini verir ve oğulları Metin dünyaya gelir. Bu büyük aşkın sahibi büyük bestekar Ekrem Güyer'den başkası değildir.
Küçük yaşlardan itibaren musikiye olan ilgisi sayesinde ud, tambur ve bağlama çalmayı öğrenmiş, gramafonda dinlediği şarkılara eşlik etmeye başlamıştır. Musiki aşkı onu 1943 yılında Ankara Radyosunun kapılarını açmasına vesile olmuştur.
Eşi Müzehher Hanım'a olan aşkı bir gün udunun tellerinden  nihavend makanında şu nağmeler olarak dökülür.

"Unutturamaz seni hiçbir şey Unutulsam da ben
Her yerde sen , herşeyde sen Bilmemki nasıl söylesem.
Bir sisli hazan kesilir  ruhum eğer görmezsem
Her yerde sen herşeyde sen, bilmemki nasıl söylesem"

 1954 yılının şubat ayında Ekrem bey birden rahatsızlanarak hastaneye kaldırılır. Doktorlar çaresizlik içinde midesindeki kanamayı durduramazlar ve 19 şubat 1954 günü Ekrem Güyer 33 yıl gibi çok kısacık ömrüne sığdırdığı  ölümsüz besteleri ve aşkıyla vedalaşıyordu.
  Bu çok erken ve ani ölüm üzerine Müzehher Hanım'ın günleri O'nun yokluğuna nasıl dayanacağını düşünmekle geçiyordu. Birgün O'na olan özlemi dayanılmaz bir hal aldı ve gözyaşlarına şu dizeler eşlik etti.

"Unutmadım seni ben, unutmadım her zaman kalbimdesin.
Aylar yıllar geçti, söyle sen nerdesin
Anlaşıldı sen geri dönülmeyen yerdesin,
Anlaşıldı sen geri gelmeyeceksin
Unutmadım , unutamadım seni ben
Her zaman bendesin "

Daha sonra Müzehher Hanım bu dizeleri yazdığı kağıdı bestekar Şekip Ayhan Özışı'ğa verir.  Şekip Ayhan Özışık da Karcığar makamında besteleyerek  eseriyle Ekrem- Müzehher Güyer aşkını ölümsüzleştirmiştir.

Ahhh minel aşk.


2 Mayıs 2018 Çarşamba

“Ayı Gibi” Sevmek

Resim yazısı ekle

Sorarım size dostlarım,
Biz neden sevmeyi bilmiyoruz ya da beceremiyoruz.
Herşeyde olduğu gibi sevgide de aşırılığın , abartının sevgiyi artıracağını mı sanıyoruz aklımız sıra.
Vur deyince öldürüyoruz.
Sözde çocuk seviyoruz ağlatana kadar sıkıştırıyoruz,
Çiçek seviyoruz, hoyratça dalından ayırıp, biraz sonra da yere atıyoruz.
Hayvan seviyoruz, özgür ortamından getirip eve hapsediyoruz.
İnsan sevgimizi de ne siz sorun ne ben söyleyeyim.
Üç gün ölüp bitiyoruz sonra anlaşamadık ayrıldık, boyutunda hayatımıza devam ediyoruz.
Ya da karşımızdakinin hayatını zindana çevirecek hale getiriyoruz.
Bazen de Ayı gibi seviyoruz.
Nasıl mı , anlatayım dinleyin.
Birgün adamın biri yerde inleyen bir ayı görmüş. Yanına yaklaşmak istemiş ama korkmuş. Bakmış ayıda kalkacak hal yok usul usul yanına yaklaşmış. Bakmış ayının ayağına diken batmış, inlemesi ondan. Ayının ayağındaki dikeni çıkarmış. Ve ayıyla dost olmuşlar. Adam nereye gitse ayı yanında. Adam ayıya yiyecek veriyor ayı ona bal getiriyor derken günler geçmiş. Bir gün adam ayıyla dolaşmaya çıkmış yorulunca uzanmış ve uyumuş. Ayı da başında onu gözetliyormuş. Adamın yüzüne bir sinek konmuş. Ayı sineği kovalamış. Sinek bu sefer de adamın yüzünün başka yerine konmuş. Ayı yine konmuş. Sinek ısrarla yine konmuş, ayı kovalamış. Sinek yine konunca ayı kızmış. Yerden aldığı kocaman taşı adamın yüzüne konan sineğe atmış. Sinek ölmüş mü bilinmez ama adamın kafası parçalanmış.
İşte böyle dostlar kıssadan hisse.
 Oysaki Ayının tek amacı, bütün kalbiyle sevdiği dostunu, sinekten korumaktı.
Sizi de ayı gibi seven biri oldu mu ?
Ya da sizin bu şekilde sevdiğiniz kişi ya da başka bir şey?
Yorumlarınızı merakla bekliyorum



Öne Çıkan Yayın

Yalnızlığa Dair

Birine bağlanamayacak kadar        kalabalık yalnızlıklarım         var benim .  Tigris