Sizi bilmem ama ben pazar günlerini hiç sevmediğim kadar da pazar kahvaltılarını uzun uzun yapmaya bayılırım .
Masa önce gözüme hitap etmeli . Çok yiyecek olması önemli değil. Verilen her nimete şükretmek önemli olan.
Annemin deyimiyle Allah ne verdiyse sofraya çıkar. Ama saksıda yetişmiş bir kaç çiçek ya da bir hanımeli dalı ya da mevsimiyse iğde çiçeği, hoş kokulu sarmaşık gülü olmazsa olmaz .
Dedim ya yiyeceklerden öte masanın huzurudur, beni mutlu eden.
Tavşan kanı çayın yanında kızarmış ekmeğin kokusu off ki ne off.
Öyle alel acele ye kalk olmaz. Yavaş yavaş tadına varmalı.
Sohbetli , gülmeli de olmalı masa.
Cam kenarında olmalı ki , o günün nimetlerinden de faydalanmalı. Kışsa karın yağışı, ilkbaharda Gök gürültülü yağmurun sesi, sonbaharda serin esen rüzgarın uğultusu, yazın da güneşin yakıcı sıcaklığı masaya misafir olmalı.
Yemek bittikten sonra keyif çaylarına sıra gelmeli. Ama önce masadaki yiyecekler toplanmalı masa bir güzel temizlenmeli ve kumaş örtü serilmeli. Masa çabuk toplanmalı. Bu çocukluğumdan kalan bir alışkanlık. Annem masada biraz oyalanırsak “hadi sofrayı toplayalım melaikelerin kolları ağrıdı.” Dedi mi hemen toplanmalıydı masada ne var ne yok. Ha bazen tembellik etmeye devam edersek bu sefer de teyzem” caminin hocasına haber ver de gelsin masayı toplasın” ( kızım sana diyorum) lafını yapıştırırdı.
Şimdi de içim rahat etmiyor. Keyif çayı içmek için önce masayı topluyorum. Annemin sözünü dinlerim ben
Hadi bana müsade melaikerin kolları ağrımadan caminin hocasını çağırmadan toplayayım masamızı.
Kimler çay istet?
Sevgiyle .