2018’in 29 ‘unda Ocağın, seni solgun kış güneşinin uzandığı camın önünde görüp ,tam da mevsiminde görkemli kırmızına vurulup aşık olmuştum.
Sen benim olmalıydın ne pahasına olursa olsun. Dilini bilmediğim yaban ellerden devşirip getirmeliydim beraberimde. Tam kalbinden söküp almıştım bir anlık gözü dönmüş hırs ile. Kimse görmeden usulca cebimdeki yerini aldın. Kolay da olmamıştı hani seni söküp almak yurdundan .
O günden sonra sen hep benimleydin. Ama ben bende olduğunu unutup gezip dolaşmakta günümü gün etmekteydim . Ömrün ne kadardı kim bilir?
en az 10 gün geçmişti ve ben seni unutmuştum. Dönüp kendi dünyama günlük koşuşturmaya devam etmiştim.
Ta ki o gün tesadüfen elim cebime gittiğinde son demlerindeydin belki de. İçimden geçen bir acıyla seni toprağın koynuna vermem gerektiğini biliyordum. Göz yaşlarımdı can suyu niyetine üzerine dökülen .
Günlerce özenle bakıp besledim seni. İnadına yeşildin , İnadına tutundun hayata. Belli çok büyüyemedin gelişip serpilemedin. Ama olsun senden hiç umudumu keser miydim ben biç. Senin unutmanın yürek sızısıyla artık daha bir titrer olmuştum üzerine. Bana gelmenin senesine varmadan cılız ürkek yüreğin tomurcuklandı. Ama başka başkaydı güzelliğin . Alını almışlardı sanki solgun yüzünden. Demek yurdundan uzaklara kopup gelmek böyle bir şeydi . İçin için ince ince kanıyordu yüreğin.
Biliyor musun kaç yıl geçti aradan . Sen hala ilk geldiğin günkü boynu bükük halinden biraz hallice her sene kışın acı soğuğunda özlemle bir tomurcuk oluyorsun. Hala yüzün solgun hala yüreğin kırgın .
Bu sene yine bana saf beyaz verdin aşkını kan kırmızı vahşi tutkuna inat . Sıla hasretinin isyanını haykırırcasına
Sevgiyle
10.12.2021
Not: 2018 ocak ayında Almanya gezisi sırasında kırmızı renkli bir çiçeğin ,güzelliğine vurulup getirdiğim ,yılbaşı çiçeğine atfen .