29 Kasım 2024 Cuma

YALNIZLIK BANA DÜŞER

 

“Yalnızlık hep bana bana
    Bana mı düşer usta.”
                                                      Refik Durbaş
Demiş şair.
Hep bize mi düşer yalnızlık?
Güzel kalbin bedeli hep acı mıdır?

 Oysaki kalbi güzel olan insan, dünyada nadir bir çiçek misali. Sadece sevgi ile çarpar. Onun içindeki sevgi, naiflik ve iyilik bazen o kadar derindir ki, çevresindeki herkes bunu taşıyacak gücü bulamaz. İnsanlar, onu anlamak yerine, bazen ondan korkar, bazen de sadece kendilerine yakın hissedemedikleri için uzaklaşır. Oysa kalbi güzel olan, yalnızca başkalarına sevgi sunmakla kalmaz, aynı zamanda her karanlık köşeyi aydınlatmaya çalışır. Ama bu ışık, çoğu zaman gözleri kör eden bir parıltıya dönüşür.
Ve bir gün, kalbi güzel insan yalnız kalır. Çünkü vermekten tükenmiş, beklemekten yorulmuştur. İçindeki sevgi, karşılık bulmadıkça ağırlığa dönüşür. Ama belki de yalnızlık, ona kendini keşfetme fırsatı verir. Çünkü kalbinin güzelliği, yalnızca başkalarıyla değil, kendisiyle de barışık olduğu zaman anlam kazanır. Yalnızlık, aslında bir tür direniştir; o, sadece kendi ışığını kaybetmemek için varlığını sürdüren bir mücadeledir.

 "  Ah benim körler ülkesinde ayna satan kalbim."

                                                      Sezai Karakoç

Sevgiyle 
Tigris

27 Kasım 2024 Çarşamba

YANGINLARDA

 YANGINLARDA


“Bana su verdi “ nidalarında

Quasimodo’nun 

Esmeralda’ya duyduğu  

imkansız aşkın yansıması gibi,

“Biliyor musun seni çok seviyorum.”

Dedi  ve gitti. 

Yürek yangın yeri…..


Tigris 

27.11.2024

20 Kasım 2024 Çarşamba

ANAHTAR

ANAHTAR

 Eski bir anahtar, yılların yükünü taşıyan bir kapıyı aralamak için bekler. Paslanmış dişleri, her biri ayrı bir zamanın izini taşır. O kapı, belki de sayısız hatıra, eski sohbetler, gülüşler ve hüzünler barındırmıştır içinde. Her açılış, geçmişin bir parçasını günümüze taşır; her kapanış, gizli kalmış bir sırrı muhafaza eder. Anahtar, geçmişin kapısını açarken, bizlere sadece bir giriş değil, aynı zamanda bir çıkış da sunar; yeniden keşfetmek, hatırlamak, belki de unutmak için…

Anneannemin koynunda,  uzun kırmızı  bir ipe hapsedilmiş, yılların  yorgunu ahşap kapıyı, günde bilmem kaç kere açan, bu anahtar gibi. Ne sırlara ne mutluluk ve üzüntülere döndürdü kendini ?

Şimdi  sırtımı yaslayacağım  ne o kapı, ne de göğsünde nefesleneceğim anneannem var. 
Anahtar bende. İçimde özlem dolu bir hatıra.

Sevgiyle 
Tigris

16 Kasım 2024 Cumartesi

YALNIZLIĞIM

 


YALNIZLIĞIM

Yalnızlık, bazen bir odada dört duvarın arasında hissedilen, bazen de kalabalıkların içinde yalnızca kendi sesini duymakla başlayan bir boşluktur. Herkesin etrafında birileri vardır, ama bir tek seni anlayacak kimse yoktur. İnsanların gülümsediği, konuştuğu, paylaştığı anlarda, sen hep bir adım geride, hep bir gölge gibi kalırsın. Ve ne kadar çaba harcarsan harca, bir türlü o boşluğu dolduramazsın.


Zamanla yalnızlık, seni öylesine sarar ki, onu tanımak, ona alışmak, hatta ona biraz da alışmak zorunda kalırsın. Her gün bir başkasının yanında olma düşüncesi bile içini acıtır; çünkü seni görmekten, anlamaktan ya da sadece varlığını hissedebilmekten korkan biri bile olmadan yaşamak, sana o kadar uzak ve yabancı gelir ki. Bir noktada, yalnızlık bir dost gibi gelir sana; fakat bu dost, ne seni savunur, ne de seni korur. Her geçen gün daha da derinleşen bir yalnızlık, seni benliğinle yüzleştirir.


Bazen, yalnızlık içinde kaybolmuşken, en çok korktuğun şeyin aslında kendin olduğunu fark edersin. Kendi içindeki boşluğu doldurabilmek, başkalarından beklediğin o anlamı bulabilmek için bir hayat boyu ararsın. Ama bir gün, belki de o an geldiğinde, fark edersin ki; o anlam zaten içindedir, sadece zaman ve sabır gerekir. Yalnızlık, seni içsel bir yolculuğa çıkarır; her adımda kendini biraz daha tanırsın, ama bu tanıma süreci de her zaman bir acıdır. Bazen de, en derin yalnızlık, kendini başkalarına anlatamamanın acısıdır. Sesini duyan yoktur, sözcüklerin hep eksiktir.


Yalnızlık, bir zaman sonra kendine ait bir dünyaya dönüşür. O dünyada, sadece sen varsındır. Ne geçmişin ne de geleceğin vardır. Gelecek hep belirsiz, geçmiş ise sadece hatırlanan bir gölgedir. Ama işte o dünyada, bir an bile olsa kendini en doğru haliyle hissedersin. O anlar çok kısa olsa da, onlara sarılmak bir insanın sahip olabileceği en büyük tesellidir. Yalnızlık, bir yandan acıdır, ama bir yandan da sana güç verir; çünkü yalnız kalabildiğinde, aslında kendini en güçlü hissettiğin anı yaşarsın ve artık orada takılı kalırsın. “Hoşgeldin Yalnızlığım “ der , ömür denen yoluna kolkola devam eder gidersin.



14 Kasım 2024 Perşembe

ELDE VAR HÜZÜN




 Hayat, bazen bir yolculuğa çıkar gibi başlamaz mı? Umutlarla, hayallerle dolu, tıpkı bir sabahın ilk ışıkları gibi. Ancak bir süre sonra, beklenmedik anlar ve kırılmalarla karşılaşırız. Başarıyı, mutluluğu ve huzuru beklerken, onları bulmak bir yokuşu tırmanmak kadar zor hale gelir. Zaman zaman, yıllarca süren bir çabanın sonunda bile, ne o beklenen ödülü, ne de hayal edilen yarını elde edemediğimizde, karanlık bir yalnızlık sarar etrafımızı.


Başarısızlık, kendini genellikle sessizce ve derinden hissettirir. İlk başta bir kırıklık gibi gelir, sonra bir boşluk… Kendi yetersizliğimizi kabullenmek ise en büyük sınavdır. Sadece dış dünyada değil, iç dünyamızda da bir eksiklik hissi doğar. Kendimize duyduğumuz güvenin, zamanla nasıl yerini hüsrana bırakacağını izleriz. Ve o hüsranla birlikte, kimseyle paylaşamadığımız, belki de kimseye anlatamadığımız bir yalnızlık gelir. İnsanlar etrafımızda yürür, ama biz hep bir adım geride kalırız, onların ışıkları uzaklaşırken, biz karanlıkta kayboluruz.


Talihsizlik, aynı zaman diliminde yaşanan ardı ardına gelen çöküşler gibi gelir. Bir şeyler hep yanlış gider, bir kapı açıldığında hemen ardından başka bir kapı kapanır. Şans, bir zamanlar herkesin sahip olduğu bir şey gibi görünürken, bir anda bizim dışımızda kalır, uzak bir dünyaya aitmiş gibi hissedilir. Bazen, bir hayal kurarsınız, bir umut beslersiniz, ama ne zaman gerçekliğe yaklaşsanız, umut o kadar uzaklaşır ki, ellerinizin arasından kayar. Bir zamanlar “belki” dediğiniz şey, şimdi bir hayalet gibi peşinizden gelir. Ve yalnızca o hayaletin soğuk nefesini hissetmek kalır geriye.


Bu duygularda geçen günler elde var hüzün.

10 Kasım 2024 Pazar

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK



 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK


Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yıldönümü, her yıl 10 Kasım’da, Türk milletinin yüreğinde derin bir hüzün bırakır. 1938’de, tam 86 yıl önce, saat 09:05’te İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’nda sonsuzluğa uğurlanan bu büyük liderin kaybı, sadece bir kişinin değil, bir milletin de kaybıydı. Onun ölümünden sonra, Türkiye Cumhuriyeti yalnızca bir liderini değil, aynı zamanda bir yol göstericisini, bir vizyonerini yitirmişti.


Atatürk, halkını özgürlüğe kavuşturmuş, ülkesini çağdaş medeniyetler seviyesine taşımak için gece gündüz demeden çalışmış bir liderdi. O, Türk milletinin kalbinde bir simge, bir umut ışığıydı. O gün, Atatürk’ün vefat ettiği an, sadece bir insanın sonu değil, bir dönemin de sonuydu. Bir milletin, bağımsızlık ve çağdaşlık uğruna verdiği mücadelenin zirve noktasına ulaşmasının ardından, o yüce liderin gözleri sonsuza dek kapandı.


Her yıl, 10 Kasım’da Atatürk’ü anarken, yalnızca bir liderin hatırasını yaşatmakla kalmıyoruz. Aynı zamanda, onun mirasına duyduğumuz minnettarlığı, Cumhuriyetin getirdiği özgürlüğü ve onun halkına olan derin sevgisini yürekten hissediyoruz. Ama bu anma, bir hüznün de içinde barındırır. Çünkü Atatürk’ün yokluğu, Türkiye’nin geçmişi ve geleceği arasındaki bir boşluğu da hissettirir. Onun ideallerini, onun yolunu ne kadar sürdürürsek sürdürelim, bir liderin fiziksel varlığının yerini almak hiç kolay değildir.


Bugün, Atatürk’ün ölümünün üzerinden geçen yıllar bize yalnızca bir kaybı hatırlatmakla kalmıyor, aynı zamanda onun ideallerine, düşüncelerine ne kadar sahip çıkmamız gerektiğini de yeniden gösteriyor. 10 Kasım’da, Türk milletinin yüreğinde, her yıl daha derinleşen bir hüzün, ama aynı zamanda bir dirilişin umudu yeşerir. Atatürk’ün yokluğu, yalnızca fiziksel bir boşluk değil, aynı zamanda onun yokluğunda daha çok büyüyen bir sorumluluktur. Bu sorumluluk, onun bize bıraktığı Cumhuriyet’i yaşatmak ve onu daha ileriye taşımaktır.

Ruhu Şad olsun.

Öne Çıkan Yayın

Yalnızlığa Dair

Birine bağlanamayacak kadar        kalabalık yalnızlıklarım         var benim .  Tigris