Çocukluğumun , aklımda yer eden güzel anılarından birisi Hıdırellez gecesidir.Büyük bir heyecanla ,gül dalına astığımız dileklerimizin olduğu kağıtlar, kırmızı keselere koyduğumuz bozuk paralar ve mahallede yakılan ateşten atlayan insanlar.
Anadolu'da Hıdırellez geleneği çok uzun yıllara dayanmaktadır. Hızır ve İlyas, her yıl 5 Mayıs’ı, 6 Mayıs’a bağlayan gece bir gül ağacının dibinde veya bir su kenarında buluşur. Hızır ve İlyas bolluk, bereket dağıtıp insanların dileklerini yerine getirir. Hıdırellez günü evler temizlenir, yeni kıyafetler giyilir. Bütün bu hazırlıklar Hızır’a rastlamak içindir. Hızır, yeryüzünde gezindiği yerlere ve dokunduğu her şeye feyiz ve bereket bahşeder. Bu nedenle Anadolu’da 5 Mayıs gecesi kilerlerin, yiyecek kaplarının, para keselerinin ağızları açık bırakılır, gül ağaçlarının dibine dilekler çizilir, dallarına kırmızı bezler bağlanır. Hıdırellez sabahı güneşle birlikte evlere bereket doğar. Doğanın ve tüm canlıların uyanmasıyla şifa ve sağlık bulmak, nazardan korunmak, sıkıntılardan kurtulmak için ateş üzerinden atlanır, evlere söğüt dalları asılır, yumurtalar boyanır, salıncakta sallanılır, niyet çömlekleri hazırlanır ve maniler söylenir. Bu kutlu bahar günü daima ağaçlık alanlarda veya su kenarlarında neşe ve coşkuyla kutlanır."
"Halk arasında Hızır’ın adı etrafında birçok atasözü ve deyim teşekkül etmiştir: ’Adım Hızır, elimden gelen budur.’ ’Hızır mısın mübarek?’ ’Hızır gibi yetişti.’ ’Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez.’ Her geceyi kandil, her geleni Hızır bil’ gibi. Destanlardan efsanelere, masallardan aşık edebiyatı ürünlerine dek birçok sözlü anlatıda da karşımıza çıkan Hızır motifi, Türk toplumunun bu külte atfedilen bellekteki yerini göstermesi bakımından önemlidir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder