10 Kasım 2024 Pazar

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK



 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK


Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının yıldönümü, her yıl 10 Kasım’da, Türk milletinin yüreğinde derin bir hüzün bırakır. 1938’de, tam 86 yıl önce, saat 09:05’te İstanbul’daki Dolmabahçe Sarayı’nda sonsuzluğa uğurlanan bu büyük liderin kaybı, sadece bir kişinin değil, bir milletin de kaybıydı. Onun ölümünden sonra, Türkiye Cumhuriyeti yalnızca bir liderini değil, aynı zamanda bir yol göstericisini, bir vizyonerini yitirmişti.


Atatürk, halkını özgürlüğe kavuşturmuş, ülkesini çağdaş medeniyetler seviyesine taşımak için gece gündüz demeden çalışmış bir liderdi. O, Türk milletinin kalbinde bir simge, bir umut ışığıydı. O gün, Atatürk’ün vefat ettiği an, sadece bir insanın sonu değil, bir dönemin de sonuydu. Bir milletin, bağımsızlık ve çağdaşlık uğruna verdiği mücadelenin zirve noktasına ulaşmasının ardından, o yüce liderin gözleri sonsuza dek kapandı.


Her yıl, 10 Kasım’da Atatürk’ü anarken, yalnızca bir liderin hatırasını yaşatmakla kalmıyoruz. Aynı zamanda, onun mirasına duyduğumuz minnettarlığı, Cumhuriyetin getirdiği özgürlüğü ve onun halkına olan derin sevgisini yürekten hissediyoruz. Ama bu anma, bir hüznün de içinde barındırır. Çünkü Atatürk’ün yokluğu, Türkiye’nin geçmişi ve geleceği arasındaki bir boşluğu da hissettirir. Onun ideallerini, onun yolunu ne kadar sürdürürsek sürdürelim, bir liderin fiziksel varlığının yerini almak hiç kolay değildir.


Bugün, Atatürk’ün ölümünün üzerinden geçen yıllar bize yalnızca bir kaybı hatırlatmakla kalmıyor, aynı zamanda onun ideallerine, düşüncelerine ne kadar sahip çıkmamız gerektiğini de yeniden gösteriyor. 10 Kasım’da, Türk milletinin yüreğinde, her yıl daha derinleşen bir hüzün, ama aynı zamanda bir dirilişin umudu yeşerir. Atatürk’ün yokluğu, yalnızca fiziksel bir boşluk değil, aynı zamanda onun yokluğunda daha çok büyüyen bir sorumluluktur. Bu sorumluluk, onun bize bıraktığı Cumhuriyet’i yaşatmak ve onu daha ileriye taşımaktır.

Ruhu Şad olsun.

4 Kasım 2024 Pazartesi

DOLMAKALEM

 DOLMAKALEM



Göz alıcı bir şehir, siluetinde yükselen binaları ve karmaşık yollarıyla gözler önünde uzanıyordu. Bu şehir, zamanın unuttuğu bir yerdi; yalnızca antika dolmakalemlerin fısıldadığı hikayelerle doluydu. Her köşe, her sokak, yazılı kelimelerle dolu sayfaların izlerini taşıyordu.


Bir zamanlar, bu şehirde yaşamın coşkusu yankılanırken, dolmakalemlerin akışıyla şekillenen düşünceler kaybolmuştu. Sokaklarda dolanan rüzgar, geçmişte yazılan cümleleri havada taşırken, taşların üzerinde parlayan mürekkep izleri, gizli bir yaşamın varlığını hissettiriyordu. Antika kalemlerin uçları, yüzyıllar boyunca süzülen kelimeleri taşırken, şehirdeki her taş, her pencereden sızan ışık, bu kelimelerin yankılarını taşıyordu.


Binaların cephesinde beliren yazılar, gölgelerde kaybolan düşünceleri gün yüzüne çıkarıyordu. Kalemlerin dokunuşuyla çizilen sokak haritaları, bilinmeyen güzergahları işaret ediyordu. Ancak bu şehirde insan yoktu; sadece kalemler, sayfalar ve mekânın ruhu vardı. Kırık dökük caddelerde yankılanan fısıldamalar, bir zamanlar yaşanmış olanların yankılarıydı.


Bir gün, paslı bir sokak lambası altında unutulmuş bir dolmakalem parladı. Uç kısmındaki mürekkep, kaybolmuş bir hikayenin izini sürerken, etrafı sarıp sarmaladı. Kalem, terkedilmiş binaların arasından yükselerek, yazılmış tüm sayfaları yeniden canlandırmak için sabırsızlandı. Her cümle, geçmişin hayaletlerini canlandırıyor, şehrin taşlarına yeni bir anlam katıyordu.


Ve şehir, kelimelerin melodisiyle dolup taşarken, antika dolmakalemlerin gizemli dünyasında sonsuz bir hikaye başlıyordu. Zamanın durduğu bu mekân, sadece kelimelerin değil, hayallerin de şehriydi; antik yazıtlar, geçmişten gelen melodilerle, sessiz bir yaşam sürmeye devam ediyordu.


Sevgiyle . 

TİGRİS

1 Kasım 2024 Cuma

KASIM

   KASIM


 Kasım ayı, sonbaharın son demlerini yaşatırken, ağaçlar üzerindeki yapraklar rengarenk bir tabloya dönüşür. Sarı, turuncu ve kızıl tonları, rüzgarın hafif dokunuşlarıyla yerle buluşur. Ağaçların dallarında kalan yapraklar, geçiş mevsiminin huzurunu simgelerken, toprağa düşen her yaprak, doğanın döngüsünü hatırlatır.

    Güneş, bulutların arasından süzülerek ağaçların arasında dans eden yaprakları aydınlatır. Bu mevsimde, her adımda çıtırdayan yaprakların sesi, geçmişin hatıralarını çağrıştırır. Hava serinlerken, ağaçlar sessizce kışa hazırlanır; gövdeleri güçlenir, yapraklar bir bir dökülür. Ancak her düşen yaprak, yeni bir başlangıcın habercisidir.

      Kasım, hüzün ve güzelliğin iç içe geçtiği bir dönemdir. Ağaçların yaprakları dökülse de, her biri bir hikaye taşır. Bu hikayeler, doğanın dengesini ve yaşamın sürekliliğini anlatır. Ve sonbahar, bu döngünün en zarif dansını sergilemeye devam eder.


Sevgiyle

Öne Çıkan Yayın

Yalnızlığa Dair

Birine bağlanamayacak kadar        kalabalık yalnızlıklarım         var benim .  Tigris